Uyanmanın Bedeli

Uyanmanın bir bedeli vardı bundan emindim artık.Doğarken ağlayan her canlı için her gün uyanmak, defalarca doğmak ve bir daha hiç ağlayamamak gibi bir şeydi.Hiç yağmasın diye bulutları ayırdık yağmurlardan, gözyaşlarımızdan buğuyu çektik aldık.Gözlerimizden zamanında akmayı başaramayan her damla yaş birer taş gibi serildi yüreğimizin yollarına.Uyuduk, uyandık dolandık durduk, yorulduk yine yorulduk…İnsandık, güldük kahkahalarca sahtelik taşıdık, […]

AMA BAZEN

Bu bir uzaklık, güçlü bir şekilde kapanına hapsolduğum ve güçsüz yanlarımdan en çok seni kaptırdığım devasa bir tuzak. Her defasında defalarca filiz vereceğinden emin olduğum bir tohumun filiz vermeden beni toprağa gömmesi.Kandım yine kandım.Kanmasam inanmasam yine de yaşayabilirdim.Ama bazen yaşama karşı olan inancını yitirmen gerekir. Ölmeden de ölebilir çok susarak da konuşabilirsin. Rüzgarın hangi renk […]

OYSA YAŞAMAK

Kalpleri atıyor diye yaşadıklarını zannediyor insanlar, sırf yağmur yağıyor diye açan çiçekler gibi.Oysa yaşamak nefes almaktan çok daha fazlasıyken neden sadece bununla yetiniriz ki?Mutluluk denen duygunun zamanla sürekli bir yarış halinde oluşuna şahit oluyoruz. Şahid oldukça biraz daha büyüyoruz gerçi, biz hep büyüyoruz… Sadece bir kez çocuk kalıyoruz.Başımıza gelen en güzel şey hiç bir şeyi […]

NEDEN

Seviyoruz diye midir bu matem?Ölüyoruz avuç avuç düşercesine toprağa.Heybetli sevişlerimizden midir acılarımız? Giderek büyüyor, büyükçe azalıyor, kayboluyor, bulunuyor, bulundukça var oluyor, bir sızısı kalıyor bedenimde. Beden bu aşkın gölgesinde hiç var olmamışçasına yok oluyor.Amansızca dokunuyor sensizliğin rüzgarı yanaklarıma. Bir el hissediyorum bütün hislerden yoksun olduğum anlarda.Değmemişken ellerin ellerime nasıl bir sızısın sen?Nasıl bir yüksün omuzlarıma?Öyle […]

PERDELERİN ARDINDA

Şimdi saatler, hüznün ete kemiğe büründüğü akşam vaktine doğru ilerliyor.Gün boyunca, bulduğum fırsatlarca hayatı sorgulama yetisine sahipken şimdi hayat sorguluyor beni.Hem de tepeden tırnağa.Öyle ki, saçımın her telinden beyazımsı birer kahroluş beliriveriyor.Nefes almak istiyorum, aldığım nefesle beraber bu defa, içini harab etmeyecek bu nefes senin diyorum.Bir kere daha kendime verdiğim şansımı tarumar ediyorum.Bir kere daha […]

TEKRAR

Kafamı koyduğum yastıktan bir gün yüzümün kırışıklıklarıyla uyanacağım. Düşüncelerim de buruşur mu o zaman?Korkuyorum…Yaş almaktan, daha ilerisine hâkim olamamaktan, beni neyin beklediğini bilemeden beklemekten dahası kimsenin beni anlamak için kendini yormayacağı kadar yaşlanmaktan.O an bu hayattan tam olarak ne anlamış olabileceğimi merak etmekteyim şimdiden. Kim tam olarak anlamış ki zaten hayatı?Bakıyorum da hayatı biraz olsun […]

PENCERE

Başımı koyduğum yastıktan aklımı başka yerlerde bularak uyanıyorum.Bana ait olduğunu sandığım aklımdan git gide uzaklaşıyorum artık.Sonra mutsuz uyanıyorum, insan mutsuz ölmeli diyorum ama mutsuz uyanmamalı.Diyorum ama ölemiyorum işte. Yine de bıkmadan usanmadan ölümü koluma takıp onu bir yerlerde unutuyorum. Geri dönüp de alamıyorum.Sonra bir gün gelip beni bulacağı geliyor aklıma, köşe bucak saklanmayı düşünüyorum.Ölümle ilk […]

BOMBOŞ

Şimdiye kadar gördüklerim nerede?Hangi biri kaldı ellerimde inan bilmiyorum.Saymaya kalksam on parmağımdan beşi boynunu büküp kapanacak ellerime.Bomboş durup baktığım duvarları bile özlüyorum son zamanlarda.Şimdi ise bakmaktan ziyade sırtımı dayadığım duvarların başıma yıkıldığı, güvenimin moloz yığınlarının arasında kaldığı bir zaman diliminde çırpınıp kaybolan güvenimi arıyorum.Çok ararsam bulur muyum ?Kim bilir…Belki de bulduğum güvenime bile şüpheyle bakacağım […]

DÜNYA

  Dünya benim olsa da ben dünyanın olmayacağım. Biliyorum, yaratılmış en aciz varlık insanoğlu. Bu gerçeğe her defasında beni götüren şey yine saksıda büyüyen o çiçek. O bana ben ise ona bakıyorum. Ve her defasında yenik bakışlarla köşesine çekilen ben oluyorum. Güçlü olan bendim güce ihtiyacı olmayansa oydu. Su içip büyüyen oydu,su içmeme rağmen içimdeki […]

İNSANLIĞIN AYNASI

Günler gecelere sarılarak uyur. Bütün sabahların koynunda uyuyan uçsuz bucaksız geceler vardır.Aynalar vardır, kendimize karşı ufak tefek nefretler beslediğimiz anlarda kaçtığımız.Belki de bu kaçışlarımız kendimize karşı olan nefretlerimizden değildir. Belki de o aynanın karşısındaki insanı kabullenmeyişimizdendir. Hangi aynadan bakarsak bakalım sonuç hep aynıdır, hep insanız.Sahi insan ne zaman terk eder aynaları?Rengi solunca mı?Yüzü kırışınca mı?Peki […]