Şimdi saatler, hüznün ete kemiğe büründüğü akşam vaktine doğru ilerliyor.
Gün boyunca, bulduğum fırsatlarca hayatı sorgulama yetisine sahipken şimdi hayat sorguluyor beni.
Hem de tepeden tırnağa.
Öyle ki, saçımın her telinden beyazımsı birer kahroluş beliriveriyor.
Nefes almak istiyorum, aldığım nefesle beraber bu defa, içini harab etmeyecek bu nefes senin diyorum.
Bir kere daha kendime verdiğim şansımı tarumar ediyorum.
Bir kere daha aldığım nefes beni öldürmeden köhne bir azabın arasına sıkıştırıyor.
Nedir bu yaşamla olan kavgam? Anlamıyorum.
Dışarıya çıkıyorum. Gökyüzüne bakmak için başımı kaldırıyorum. Beyaz bulutlar bile kararmış, siyaha bulanmışlardı.
İçimle nasıl aynı renkte olabilirdi gökyüzü?
Simsiyah akşam saatlerinde beyaz olan tek şey apartman dairelerinin pencerelerinin önündeki beyaz perdelerdi.
Her evin, penceresinin önündeki hüznünü kapatmaya çalışan birer kefen kadar beyaz perdeler…
Ne de güzel kapatıyorlar insanları, kavgaları, acıları, hüzünle oturulan koltukları, iki kişilik olmasına rağmen bazen tek kişilik uyunulan yatakları.
Kapatmadıkları şeyler için üzülüyorlar mıdır perdeler?
Mesela sesleri saklayamadıkları için kendilerini suçlu hissediyorlar mı?
Şimdi anlıyorum kendimi. Artık canlıları düşünmemeliyim.
Nefes alan her şeyden sesszice uzaklaşmalıyım. Aldığım nefesten bile bir hayır beklemeden hiç bir şey ummadan yaşamalıyım.
Beni yanıltabilme ihtimali olan şeylerin hepsine kessinlikle çok uzağım artık…
Şimdilik tek derdim pencerenin önünde duran şu beyaz perde…
PERDELERİN ARDINDA
Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
0
Tebrikler
0
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
0
Çok Komik
0