
ANLAMAK
BENİM DERDİM YENİ BİR ÇAĞ VE BU VATAN DAĞLARINDA RENK RENK ÇİÇEKLER VAR UYUYAN ANLAMAK, BİR ADIM ÖNÜNÜ GÖRMEKLE MÜMKÜN DUYMAYI BİLMEYENE VAR MI ZORLA
BENİM DERDİM YENİ BİR ÇAĞ VE BU VATAN DAĞLARINDA RENK RENK ÇİÇEKLER VAR UYUYAN ANLAMAK, BİR ADIM ÖNÜNÜ GÖRMEKLE MÜMKÜN DUYMAYI BİLMEYENE VAR MI ZORLA
Yaşamak diyordu bir hürlük bahsi.Bağımsızlık timsallığına atıfta bulunuyordu Nazım. Orman gibi birlikte rengarenk olabilmeyi arzuluyordu. Sahi birlikte olabildik mi? Gülüp, eğlenip yaşadık mı hürce? Kargaşadan,
Bir adam düşünün kadın ona itaat etmediği için onu öldürmeyi bile göze alabiliyor da, yine kadına boyun eğmem diyebiliyor. Ve toplum onu affediyor, hiç olmamışcasına.
İçimde büyük acılarla kaybolmaya meydan tutmuş bir genç yatıyor. İzlemek, resmetmek, insanları düşünmek hiçbir zaman bu kadar ağır olmamıştı. Geçmişten günümüze gelen giden herkesi, ülke
İnsan, acı ve ağrıları sebebiyle çaresiz kaldığı noktada, yaşam artık yalnızca bir zorunluluk haline gelir.
Kendi için atacak adıma takati kalmadığında insan, ölüme yalın ayak koşacak gücü bulurmuş, bunu en çok yalnız kaldığında hisseder.
Yalnızlık bu dünyanın yaşanılabilir en büyük acısıdır.
Dostum, gördüğün gibi gece uzun öyle mahzun ,derdimi anlattım yıldızlara ışığından bir damla kalmadı. Uzaklara çok uzaklara daldım ulaşamadım, yetişemedim umuduma , yabancıyım, ona bir
Benim bir yan komşum var. ‘Çatlak teyze’ . Mahallede ki herkes onu bu isimle anar, başka adı var mı? Ne o ne de biz bilmiyoruz.
Ezbere bildiğiniz bir masalın sonunun aslında bambaşka bir olayla bittiğini öğrenseydiniz, o masalın kahramanlarına inanır mıydınız hala? Yaşam-ölüm mücadelesi verdiklerini düşündüğünüz şahısların, dürüstlüğüne kefil olur
Naif ve zarif bir terkediş ile ayrılıyor ruhum bu çöplük,bu enkaz,bu domuz girmiş bağdan farksız bedenimden Hayat, üç beş yedi dokuz evde yokuz Orda mısın?
Ölümün korkunç bir azap olduğu konusunda hayli konuşmalara denk geliyor olmam beni yaşamın ihtişamlı iğrençliğinden fevkalade uzak tutuyor. Ölüm de yaşam kadar kutsal bir süreçtir