MAPUS

Burası ne cennet ne de cehennem,Cehennemden çok öte bir yer.Cennet olsa gitmek istemeyeceğim.Dört duvar arasın da sıkışmış bir hayat,Betonlar,çok soğuk ve ürkütücü,Güneş,sanki kovulmuş bu duvarlardan,Sıcaklık ise,Gardiyanların yüzüne mahkûm edilmişBirer tebessüm ve serzeniş. Nereye düşürdün beni yarabbim?Herşey metal kokusuyla keskin,Ranzalar üstüme , üstüme yürüyor .Tuhaf silüetler görüyorum duvarlarda.Aynalar, birer cellat yaratıyor aksıma.Aklıma mukayyet olmam imkânsızMapushane diyorlar,Cehennemin […]
BİRİNCİ TEKİL ŞAHIS

Ben, birinci tekilin en yabancı kahramanı; Kısa bir öykünün en yalancı tanığıyım. Çok düşünsem de akşamları, farklı ruh hallerinde karmaşık bir ruh sayılırım. Çalmaz oldu şarkılar eskisi gibi ve sustu iç sesim bir gecenin karanlığında. Sonsuzluğa karıştı o capcanlı yıldızlar oturup bakındım etrafıma kabullendim. Mutlu günlerin çetelesini tuttum defterime bilmem kaç çizik attım. Bir çok […]
MATEMDEN BOZMA AYRILIK

Matemim,hüznün dudaklardan akıpCan bulduğu sokaklarla doldu.Yeşil yapraklı yonca örttü bedenimi.Aşk ve ayrılıkların fecriYakarışlarımı bağışladı,her yanım cesetlerle dolu. Gönlümle, vebalim arasında devreden sancılarım,Yeminler eskittikçe kara toprakta can buldu. Yağmur,Ağır nacizane vucudumdan.Sana ne zaman derya olsamAyrılıktan bozma bir çöl akar damarlarımdan…
GEVE

kitaplar, kelimeler erişmek içindi. ya huzura, sevgiye ya da bilgiye ve pek bir vasfı olmayanlar zaten anlaşılmak için değil, ne kadar korkak olduğunu ve kendini saklamak; gevelemek için konuşurdu. Ve konuşulmak için.
ANLAMAK

BENİM DERDİM YENİ BİR ÇAĞ VE BU VATANDAĞLARINDA RENK, RENK ÇİÇEKLER VAR UYUYANANLAMAK, BİR ADIM ÖNÜNÜ GÖRMEKLE MÜMKÜNDUYMAYI BİLMEYENE VAR MI ZORLA DUYURAN? BİN KERE ANLATSAN DA ANLAMAZLAR BİLİRİMKESİLİP ATILMALI KANGRENLİ BU İRİN,HURAFELERLE DOLMUŞ O GÜRUHLU BEYİNLERMUTLAK YOLUN MENZİLİDİR MUTLAK İRFAN VE İLİM. BİR ÜLKE VAR ZİFTE BULANMIŞ YOLLARI,KÖYLÜYE AHKÂM KESER SULU AĞIZLI MUHTARIDOYMUYOR GÖZÜ MÜBERRAYIM DİYE […]
TAŞ AYNA

Beyaz tülbentinden ayrıştıramıyor.Ağaran saçlarını,Elleri ile yüzünü yokluyor.Yüzü elleri gibi kupkuru.Kaç yaşında olduğunu hatırlamıyor,Uzun zamandır aynı yerdeler.İkisi de yorulmuş.Taş yosun kaplamış .O ise makinada iki büklüm.Tutunamadığı yaşamda.Ayna diye bakıyor taşa.Ve her günDikiyor fakirliği ruhuna.
MUHAVERE

Duman almış güneşin bir parçasında, Melekler sofrayı hazırlar, O ıssız ateşte, Evrenin derin gizeminde, Vakitler kızarmış. Allah’ın gösterdiği bir uçta, Benden evet benden bir bilmediğim. Zamanın bilmem kaç arş ötesinde, Oda beni görüyor, Beni, hissediyor. Bir sebep tanışamadık, yandık ve kül olduk. Küllerim bir başka beden, Yarın, bugün ve dün diye bir kavram yok. Duman […]
SİYAH BEYAZ GÖKKUŞAĞI

Parmaklarım damlarken ellerine , Ruhsuzca ve sessizce. Rengarenk geceye karıştın sen , Beyaz ve siyahtan oluşan gökkuşağıyla beraber. Gözlerin aydınlatırken, Aynı zamanda söndürür de güneşi. Ağaçların yaprakları kadar temiz olamadık belki, Çünkü biz , hiç yağmurun taneleriyle yıkanmadık. Kiminin ıssız gözlerindedir yaşam, Nefesleri gözlerde tutulur ve titrek ellerde bırakılır. Kimininse dizlerinde, Derman kalmayana denk yürürler […]
MORMOR

Tuhaf bir sıradanlığın garipliği üzerine yazmak konusunda gidip geldiğim saatlerde en iyi şeyin oturup yazmak olduğuna karar verdim.Lakin sonrasında o kadar da sıradan olmadığını fark ettim hissettiklerimin.kahve yudumlarken ve yazarken dinlediğim“MorMor- Whatever Comes to Mind” bana; milföyü ve “mormor “isminin ne kadar güzel olduğunu hatırlattı. Bir gün hatta bir gün değil,gitmeliydim… Beni bekleyenmilföy pastanesine veEymir’e.
KAYIPLAR KENTİ

Zamanın arafındayım.Ne ileri taşıyabiliyor,Ne de geriyi getirebiliyorum.Yerimde sayıp duruyorum.Uzaktan bakınca özlüyor,Yakından bakınca üzülüyorum.Kayıplar kentinin en uzun caddesin de durmuşum sende.Gelen giden çarpıyor,Nedensiz azarlanıp, hor görülüyorum.İçimde,Zihnimin dehlizlerinde,Zaman dışındaki boşlukta,Sen de durduğumu kimse fark etmiyor…
