Yaşamak diyordu bir hürlük bahsi.Bağımsızlık timsallığına atıfta bulunuyordu Nazım. Orman gibi birlikte rengarenk olabilmeyi arzuluyordu. Sahi birlikte olabildik mi? Gülüp, eğlenip yaşadık mı hürce?
Kargaşadan, karmaşasından kurtulup yaşam denen bu özgür olmayan dünyada biz özgürleşebildik mi? Yada bunu canı gönülden istedik mi?
Hangisiydi bizi bir yola sürükleyen hayat denen kavram mı, yoksa kimsesiz halin isyanı mı?
İsyan ve özgürlük aynı adla anılabilir mi dersiniz? Bence anılmalı. İsyan etmeden bu özgür yaşama ulaşamayız. Kimsesiz kalmak korkutmasın gözümüzü, sesimizi her türlü haksızlığa çıkarabilelim ki hürce yaşayalım.
Peki neler yaptık bu hakkı kazanmak için koca bir hiçlikten başka. Yaşamadık, gülmedik, gidemedik ve gitmedik. Anlamsız olduğunu bilsek bile hayır dedik yaşamaya. Boşluk girdabına girip sürüklendik. Sevmeyi unuttuk.
Ve ben o kadar sevilmedim ki kayboldum o boşlukta kayboldukça sesim sustu ben sustum. Değersizleştim!
Artık benim göz yaşım bile maviyken özgürleşmek için savaşıyorum önce kendimle , sonra sizinle…