Bir adam düşünün kadın ona itaat etmediği için onu öldürmeyi bile göze alabiliyor da, yine kadına boyun eğmem diyebiliyor. Ve toplum onu affediyor, hiç olmamışcasına.
Lakin kadın bir kez bile adamın o pis isteklerine hayır dese ahlaksız, hafif meşrep bir kadın gözü ile bakılıyor. Gün yüzüne çıkmasına izin verilmiyor. Yargılanıyor, sorgulanıyor, bağırıyor, sesi kesilmeye , hatta taşlanarak ölmeye mahkum ediliyor. Yakılıyor, yıkılıyor ve bunu bir erkek egemenliğinde ki bir toplum yapıyor. Bu Lilith döneminde de böyleydi, günümüzde de…
Şüphesiz ki ataerkil ideolojiye ve sahip olduğu çoğrafya durumuna ve doğada ki yerine dayanarak. Kadınları sınıflara ayırmak, aşağılamak, onun insan olduğunu yok sayarak, güçsüz olduğuna inandırıp kadını, yatak ile mutfak arasına sıkıştırmak suretiyle vahşice katledileceğine vurgu yaparak kadını kadın olmaktan çıkarmaya çalışanlar. Kadının elinden iradesini çalmaya bunu da aşk adı altında yaftalamaya ona en ağır darbeyi indirerek kadının sözünü kesmeye ve bir erkeğin kölesi olmaya zorlayarak yaşamasını istiyorlar. Onun varlığını, ruhunu, hayallerini ve sesini hiçe sayarak…
Ama hayır bu olmayacak biz kadınlar nasıl Lilith döneminde de bir erkeğin egemenliğine girmeyecek kadar güçlü ve başımız dik isek şimdide yine savaşarak haklarımızı korumaya devam ederiz. İçimizde ki erkeği öldürür başımızı göğe kaldırarak yolumuzda yürürüz.
Kadın doğurur, dogma inançları ile yaratır ve yüreğinde ki sevgi ile tüm insanlığa yön verir. Ve yine aynı kadın bir erkeğin bile yaşamını güzelleştirerek yine bir kadının eseri olur.
Çünkü ancak kadın kadının eseridir…
Editör Yorumu: Kaleminize sağlık çok yerinde bir bakış olmuş, nihai gerçekler gün yüzüne vurulmuş. Bu İnce yaklaşım ve çizgi yaşam parametrelerini dahada belirgin hale getirir. 😇
Bir kadın hiç bir zaman bir erkeğin kölesi olmamalı. Aferim sana sevgili Dilara 👏