İnsan her günün sonunda bir adım daha aslına yolculuğun ne kadar keyif verdiğinin farkına varır. Bir önceki yazımızda ilk yola çıkışımızın adımlarını naçizane olarak gönül havuzunuza emanet etmiştik.

  Bir hikâyenin başlangıcı için ille de bir yabancının bir şehre adım atması gerekiyor mu, bilmiyorum? Kimi zaman aynı mekânda bulunanalar da birbirine yabancı kalabiliyor.  Yabancılığın bitmesi için aynı mekânları paylaşanların bir araya gelmesiyle muhteşem hikâyelerinde başlangıcı oluyor. Sanırım bu yolculuğumuzda da yeni bir hikâyenin başlangıcı oluyor. Yeni insanlar ve mekânlar ya imtihan oluyor ya da sevda oluyorlar insanın yüreğinde, omuzlarında.

    Derken günün ikinci yolculuğu da başladı, başlayacak. Hava hafiften esintili. Sanki Bursa’nın kadim tarihini insanın ciğerlerine pompalıyor. Kaç defa bu otogardan yolculuk ettiğimi sayamadım desem yeridir: Ayrılıklar, kavuşmalar, tekrarlanan duygular silsilesi, dostluklar, yaz, kış, bahar ve şimdi de hepten kış…!!! Birlikte yolculuk edeceğimiz E. Ablamız ve tonton annesi veya Anadolu ağzıyla ninemiz belki de hayat hikâyemizin onur konukları olacaklardır. Tabii ki kamu görevine yeni atanan A. kardeşimiz de yeni hayatın ilk adımlarını atmak için yolculuğa çıkıyoruz. Yolculuğumuz Bursa –Balıkesir yönünde olacaktır. Selamlaşma ve tanışma faslıyla birlikte adımlıyor tekerler şose yolu. İlk baştan belirtmeliyim ki ömrü lisanımın en muazzam yolculuğu. Bu güzelliğin ana etkeni ise E Abla ve Tonton ninemizin sıcak, gönülden, samimi, yekpare muhabbeti. Ninemizin muhteşem çınarlığı ve tabii ki hayata, insana, memlekete karşı derin duruşu asil ve asıl olandı. Bu arada direksiyonda E Ablamız vardı. Kendisinin araba kullanmadaki özgüveni görmeye değerdi gerçekten. Bir daha şansım olsa kesinlikle yine yolculuk yaparım.

   Yol boyunca coğrafyanın kaderi hep aklımdaydı. Bir vadide iki deredeydim gibi. Hem sohbete dâhil oluyorum hem de gözüm ara sıra doğanın şaheserine kayıyordu. Kimi yerler yontulmuş olsa da ağaçların gökkuşalığı bir albenisi bir yandan insanı kendisine çektiği gibi diğer yandan da insanın içini ferahlatıyor. Bu güzelliğin yanındaki en büyük çirkinlik ise belli mesafelerde kurulmuş olan sözde dinlenme tesisleridir. Hem var olan yiyeceklerin bayat, soğuk ve pahalı oluşu hem de insani şartlardan yoksun oluşu ve de insanları kendilerine mecburi gibi bir eyleme bırakmalarıdır. Farkındayım ağır bir tenkit olsa da tarihi yönü de kervansarayları hatırlatması, yolun ve yolculuğun maziyle olan bağını gösteriyor.

Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
Çok Kızdım
0
Tebrikler
Tebrikler
0
Aşık Oldum
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
Wuuuu
0
Çok Komik
Çok Komik
0

2 Responses

Bir yanıt yazın