Bir saat, bir dakika, bir saniye…
Yılların getirdiği mi yoksa götürdüğü mü desek? Çoğunluğumuz büyük ihtimalle götürdüğü deriz. Özellikle yaşı ilerlemiş amcalarımız, teyzelerimiz, dedelerimiz ve ninelerimiz.
Zaman en çok onlardan çaldı; güzelliklerini, yaşlarını, sevinçlerini, koşmalarını ve bedenlerini ve daha bir çoğunu…
Bana sorarsanız ben zamanın bana ne getirdiğini ve benim zamanı nasıl tükettiğim önemlidir. Dünyanın günlük alışverişleri, sıradan sohbetleri, verimsiz gezileri, bilinmeyen kalabalıkları ve daha bir çoğu ile zamanı tüketmekteyiz.
Bu dünya’ya hangi amaçla geldiğim ve zamanla ne olduğum mühimdir. Bu zamanı saniyesinin dahi verdiği yaşama kattığı bir değer vardır. Eğer farkında olursak zamanı bükebiliriz.
Zaman; Dev AVM’ler içinde karınca dolusu insanlar. Ne kadar da can alıcı, en güzel zamanları, en güzel yaşları böyle yerlerde tüketmek yaşamın kaçıncı seviyesi ki bu kadar pop’laştı?
Tamam elbette insanoğlunun ihtiyacı olacak ve mecburen alacak peki burda ki israfi ne yapacağız?
Neden hep daha fazlası?
Neden azı yok?
Çünkü doymuyoruz. Ya hep ya hiç ortasını bir türlü bulamadık. Batı’dan şikâyet edip Batı’dan aldık.
Popüler ne varsa kendimiz de yaptık farklı olalım derken herkes gibi oluverdik. Pop kültürün pop yaşamı olduk sanırım olmaya da devam edeceğiz. İçine girdiğimiz yuvarlık döngünün tekrarı ile son bulacağız.