“Sonunda herkes evine döner.” diyor Sevgili Atilla İlhan ve ekliyor Sevgili Batur; “Ev neresidir? Ev doğduğunuz, büyüdüğünüz yer midir yoksa kendinizi ait hissettiğiniz yer mi?”
Bence ev ait hissettiğimiz yerdir. Kendimizi ait hissettiğimiz, mutlu olduğumuz, huzur bulduğumuz; bazen de ağladığımız, üzüldüğümüz ama bunları bile yaşarken kendimizi gerçekten ait hissettiğimiz yerdir.
Bazılarımız asla anlamaz bir şehrin bizi tamamen bağlayabileceğini, kendine aşık edebileceğini, hiç düşünmezler, çünkü düşünmek bazılarımız için çok zordur.
Nasıl nefretle gittiğimi hatırlıyorum, alışamadığım, ağladığım günler gelir aklıma. Şimdi ise Sevgi ve hasretle hatırlarım, gözlerim dolar, yutkunamam.
Gittiğim her yer de bir aile edinmiştim, bu aile kimi zaman odam da ki pencere oldu, kimi zaman konuştuğum sokak lambaları, kimi zaman da selam verdiğim her şey…
Her şeye anlam yüklemek bu olsa gerek, gönül bağı kurmak, işte ben kurduğum tüm bu bağlardan sorumlu idim.
Acılardan, sevinçlerden, yaşayamadığım duygulardan bile…
Gözlerimi açmışım daha güçlüyüm, her şeyi merak ediyorum bir yandan da savaşıyorum bir kaos içinde. Bu insanlar hep nereye gider diye düşünürdüm. Sonra bende onların peşinden gittim. Biraz kaybettim peşlerinde ben zaten hep kaybederdim diye düşünürdüm ama o gün kazandım.
Bu koca şehri kazandım.
Artık diyordum artık tamam yağmurunda ıslanır, soğuğunda felç geçirip tekrar ayağa kalkabilirdim. Öyle de oldu ne o benden ne de ben ondan vazgeçtim.
Birlikte en sevdiğimiz renk oldu şehrin grisi,
Hiç kullanmadım onunla “bebe” kelimesini ama hep işittim,
Çok kaçırdım durakta mavileri,
Metro istasyonunda hep bekleyen taraf oldum ama bunlara rağmen hiç isyan etmedim Ulus’u da hep daha çok daha çok sevdim, sevdim.
Şimdi anlıyor musunuz ev neresidir?
Ev doğup büyüdüğünüz yer midir?
Yoksa kendinizi ait hissettiğiniz yer mi ?