Bir adam görürdüm hep,kâh camdan dışarı bakan
Güzel havalarda balkonda oturan,
Bir garipti de bilemezdim mahalleye yeni taşındığımdan.
Yan komşum söyledi, o doğuştan felçli,
Hem yanık tenlidir, hem güzel sesli,
Değildi onun oturması tembel liginden
Bir kalkabilseydi eğer iki tekerlekli sandalyesinden…
Yıllardır oturur pencere, balkon önünde,
Çok konuşmazmış olsa da en neşeli gününde,
Gözüm yok diyormuş bu dünyanın baharında gülünde,
Bir tek teselli bulurmuş kafeste öten bülbülünde.
Bunaldım demiş, yalvarmış bir gün kardeşlerine,
Götürün beni yurdumun yüksek tepelerine,
Biz gidelim!
Şen şarkılar söylerim söz her birinize,
Götüründe, ruhum doysun küfül, küfül esen rüzgarın sesine.
Ertesi gün hep birlikte gitmişler;
Cümbür cemaat pikniğe, varmışlar, tam hayal ettiği gibi bir rüzgarlı tepeye, herkes dalınca kendince bir eğlenceye, unutturmuş kendini gün dalarken geceye…
Aynı günün akşamı sokakta bir feryad-ı figan,
Yaşlı anasıydı dövünüp avaz avaz bağıran,
Hani var ya!
O hep cam önünde oturan sessiz adam,
Atmış dediler kendini bir uçurumun kenarından.
Sonradan duydum; bir mektup çıkmış cebinden, sabahları yorgunluğumu diyormuş, siz hep sanırdınız ki keyiften, belki üzülürsünüz diye çok çekindim söylemekten, oysa yorulurdum rüyalarımda ben hep yürümekten.
Sorarım size.!
Yaşamaktan ibaret midir, sadece bir nefesten?Vazgeçmişim, bilmez misiniz dünyadaki her bir hevesten,
Haklarınızı helal edin gidiyorum ebediyen bu alemden,
Vasiyetimdir!
Salıverin, uçurun özgürlüğüne bülbülümü kafesten.
Hiç ağlamayın peşim sıra çünkü beyhude ve nafile,
Ruhumdan memnunumda, yapamıyorum ben bu kederle ve bedenle,
En çok anama üzülürüm, hep peşimde ve sekseninde,
Ama üzülme sen!
Beklerim seni ben taa öbür alemin fecrinde..