SORU 1: İrfan Kılınç kimdir? Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

CEVAP: 1980 yılında Konya Akşehir’de doğdum. İlk, orta ve lise eğitimimi yine Konya’nın Seydişehir ilçesinde tamamladım. Selçuk Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Tiyatro Bölümünü kazanıp 2003 yılında mezun oldum. Bir sezon Ankara Ekin Tiyatrosunda çalıştım. Daha sonra Devlet Tiyatroları sınavını kazanıp Erzurum Devlet Tiyatrosu’na atandım. 6 yıl orada çalıştım ve Ankara’ya tayin oldum. Özgeçmiş dışında İrfan Kılınç kimdir derseniz; bir baba, bir evlat, bir eş, bir dost kavramlarının hakkını vermeye çalışan biriyim.

 

 

SORU 2: “Cumhuriyet’in İlk Sadası” adlı oyununda büyük lider ATATÜRK’Ü canlandırmıştınız. Bize bu role hazırlanış sürecinizi ve bu rolü oynarken neler hissettiğinizden bahseder misiniz?

CEVAP: Çok özel bir oyundu benim için… Ben bu oyunu 2009 yılında oynamıştım yanlış hatırlamıyorsam. Bugün sanki yeni arşivden çıkmış gibi her yerde yayınlanan bir video var Atatürk ve İran Şahı’nın. Ta o zaman vardı bu video ve çalışmamda çok kritik bir sorunu ortadan kaldırdı. Evet Atatürk’ün mecliste ya da kürsü de konuşmalarını biliyoruz ama ilk kez biriyle samimi bir konuşmasını izliyordum. Günlerce, saatlerce o videoyu izleyip taklit etmeye çalıştım. Bazı günler 4-5 saatlik tiyatrodaki provadan sonra, evde aynı bir kaç videoya 9-10 saat çalıştığımı bilirim. Ne hissettirdiğine gelince; Atatürk’ün zekasının kusursuzluğunu gördüm o süreçte. Hiç romantik olmamış, hep gerçekçi. Bu huyu ondan umutsuzluğu almış. Atatürk gibi düşün deyimi buradan geliyor. Bizim imkansız gözüyle baktığımız bir duruma o öyle bakmıyor. Öyle bakmadığı gibi imkansız gözüyle bakan zihinlere yol gösteriyor. Yüksek zekaya sahip insanlar genelde asosyal olma eğilimi gösterirler. O ise tam tersi. Zekasını paylaşıyor. Ruhu şad olsun…

 

SORU 3: Tiyatro ve dizilerde rol aldınız, buradan yola çıkarak şu soruyu sormak istiyoruz: Sizce tiyatro sahnesinde oynamak mı, yoksa dizi sahnesinde oynamak mı daha zor? Ve ikisi arasındaki farklar nedir?

 

CEVAP: İkisinin de zorluğu ayrı. Avantaj ve dezavantajları var, ama şahsi fikrim tiyatro daha zor. Tiyatroyu zor yapan şey ise tekrarının olmayışı. Hata şansınız yok.

SORU 4: Bir dönem diksiyon ve oyunculuk eğitmenliği yaptığınız. Sizce konservatuvar bölümünden mezun olunmadan oyunculuk yapılabilir mi? Oyunculuk için bir eğitim şart mı?

 

CEVAP: Hiç eğitim almadan kendine hayran bıraktıran istisna oyuncular var. Ama dediğim gibi istisna oyuncular bunlar. Şimdi bakıyorum; vasat veya vasatın bir tık üstü oyuncular hiç eğitim almadan televizyon işindeler. Hele bu eğitimsiz oyuncular tiyatro yapmaya kalkınca daha korkunç bir hal alıyor. Eğitimden kastım konservatif eğitim de değil. Ustalarla sahnede de öğrenilebilir. Sinema yönetmen işi olduğu için sorudan bağımsız bence. Yoldan geçen birini başrol oynatabilir iyi bir yönetmen.

 

 

 

 

SORU 5: Tiyatroda ya da sinema da içinizde uhde kalan, keşke bu rolü ben oynasaydım dediğiniz bir rol oldu mu hiç?

CEVAP: 19 yaşında konservatuvara girdiğimden beri tek hayalim Hamlet’i oynamaktı. Denk gelmedi ve yaşım Hamlet oynayacak yaş değil artık. İçimde öylece kaldı. Hala üzülürüm…

 

SORU 6: Hayatınızda kırılma noktam dediğiniz bir an, bir olay oldu mu? Eğer varsa bunun sanatsal anlamda size kazanımları neler oldu? Bizimle paylaşır mısınız?

 

CEVAP: Yıl 2003. Ankara Ekin Tiyatrosunda, Tuncer Cüceloğlu’nun Helikopter adlı oyununda kameramanı oynuyorum. Allah rahmet eylesin ikisine de; Erol Kardeseci, Bülent Yıldıran gibi ustalarla oynuyoruz. Çok kötü bir performans gösterdim prömiyerde. Öyle ki gala vardı oyundan sonra, inemedim utancımdan. Saatlerce kuliste, karanlıkta oturdum. Çok acıydı ama o acıyla bir şeyi öğrendim; provalarda asla demotive olmamayı ve çok çalışmayı… O gün bu gündür provalarda çok çalışırım. Yine beğenilmeyebilir ama ben elimden geleni yaptım demeliyim kendime. O oyunda bunu diyememiştim çünkü elimden geleni yapmamıştım.

SORU 7: Bazı rollerde mizahi bir üslupla eleştirdiğiniz ya da üzerinden ironik tanımlar yaptığınız oyunlarda negatif bir tepki ile hiç karşılaştınız mı? Eğer karşılaştıysanız sizce ve size göre en iyi ve en kötü tepki neydi?

 

CEVAP: En kötüsü Atatürk’ü oynadığımda bir seyirci oyun çıkışı yanıma gelip “Çok iyi oynadınız ama bir eleştirim var, Atatürk hiç gülümser mi?” demişti. Kulaklarıma inanamadım. En iyisi ise Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım adlı oyundan sonra aldığım bir sosyal medya mesajıdır. Annesine kanser teşhisi konulmuş o günün sabahında. Akşama tiyatro gelecekler ama herkesin morali darma duman tabii. Anneyi kafan dağılır diye ikna etmiş iki kardeş. Oyunda anneleri o kadar eğlenmiş ki; “Yaşamak çok güzel” demiş oyun çıkışı ve tedavi sürecine ikna olmuş. Boşuna dememişler; tiyatro iyileştirir…

 

 

SORU 8: Vazgeçemediğiniz ve okudukça beslendiğiniz birileri var mıdır? Sahnelerde her izlediğinizde örnek aldığınız üstatlar var mıdır? Şayet varsa bu saygıdeğer üstatların kimler olduğunu bizimle paylaşır mısınız?

 

CEVAP: Okumaktan beslendiğim ve beni diri tutan hep Nutuk olmuştur. Örnek aldığım ve idol olarak gördüğüm oyuncu ise Haluk Bilginer’dir. Ağzım açık ve hayranlıkla seyrediyorum kendisini. Umarım bir gün aynı işte karşılıklı ufacık bile olsa bir sahnemiz olur.

 

SORU 9: Sizce “değeri abartılmış “ diyebileceğiniz bir film veyahut bir oyuncu var mı?

 

CEVAP: Abartılmış oyuncular saymakla bitmez bu ülkede. O yüzden o kısmı geçelim. Filme gelince Amelie diye bir film var. Fena değil ama çok abartıldığını düşünüyorum.

 

SORU 10: “Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım” adlı oyunda Efruz adında içinde kötülük barındıran bir karakteri canlandırmıştınız. Ancak insanlar sizi ayakta alkışladı. İyinin yanında olmak kolaydır ve kötü bir karakteri oynayıp sevdirmek, bunu başarmak zordur. Özel olmayacaksa bu rolü çalışırken çalışma yöntemlerinizden biraz bahseder misiniz?

 

CEVAP: Bu zamanın katilleri gülerek gelir. Efruz’a bunu yükledim. Kimse siz istemezseniz size kötülük yapamaz. Sizin izin vermenizle başlar her şey. Efruz ve Efruz gibiler size kendilerini sevdirir, güvendirir ve sonra olanlar olur.

 

SORU 11: Son olarak sizin gibi sanat ile uğraşan gençlere tecrübelerinizden yola çıkarak nasıl önerilerde bulunursunuz?

 

CEVAP: Çalışın arkadaşlar. Çalışın, yorulun, yine çalışın, hata yapın, doğruyu bulun sonra o doğruları yıkın, yenilerini bulun, sonra tekrar çalışın ve tekrar yıkın bulduklarınızı. Her işin tadını çıkarın. Bugün tiyatro yapıyorsam eğlenebildiğim içindir. Eğlenemezsem niye yapayım bu işi? O yüzden eğlenmeye bakın çalışırken.

ROPÖRTAJ: DİLARA KUMSARI

Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
Çok Kızdım
0
Tebrikler
Tebrikler
0
Aşık Oldum
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
Wuuuu
0
Çok Komik
Çok Komik
0

Bir yanıt yazın