Omzunu açma, omzun ideoloji taşır…
Köleler ve onların saltanatları efendiliğin topografyasını yıkamaz. Yalnızca efendiliğin hak edilmesi gerektiğini ve birilerinin efendi olabilmesi için “nitelikli” olması gerektiğini iddia eder. Bu en saf haliyle “kölelik ahlakıdır”: İnsanlar efendi ister, fakat elih olanı! Yani onlara bağımlı olacak bir efendi. Kendilerinin oyalanabileceği ve sonunda başkasıyla değiştirebilecekleri bir efendi. Başka bir deyişle bu biz efendi olmayan bir efendi istiyoruz demektir.
-İnsanların çileci ideal düşüncesi, onlara yönelik analiz ve eleştirileri bir şekilde geçmişe aitmiş ve keyifçi post modern durumlarıyla bir ilgisi yokmuş gibi görünebilir. Lakin çileci ideal adım bir adım öteye gitmekten çok uzak olan post modern toplumun bir sonucudur. Bazı dillerde köle olarak gezen kimseler için söylenen “Tanrının zamanını çalan kişi” gibi bilindik ifadeler bir benzetmeden daha fazla bir şey ifade eder. Bir efendinin seçilip seçilmediği sorununa ilişkin bir endişe de kendisini bu soruya adayarak cevap vermesi ve bir tür kesinlik kazandırması beklenen hiper aktivitede kendini gösterir. Buradaki temel mantık bir insanın kazanılan zenginliğidir. Bu, şüphesiz her ne pahasına olursa olsun kritik anlarda kaçınılmak zorunda kalınan modern obsesif nevrozda rol oynamaktır. Bu kritik anlarda durma ya da kesintinin “boş geçirilen” zamanın ve sessizliğin anıdır.
Yukarıdaki reformasyonun önemli bir sonucu olarak belirtilen ikinci nokta; bilgi ile inanç arasındaki ilişki sorununa ilişkindir. Mutlu insanların bilimin içinde olması ve bilimin bütün olarak bir amaç, bir istenç veya büyük bir inanç tutkusuna sahip olduğunu kanıtlamaz. Tam tersine bilim; ideallerin eksiğinin tedirginliği, büyük bir acının aşk yoksunluğu ve mecbur kalınan küçük bir mutluluk karşısında duyulan rahatsızlıktır. Bazı cümlelerin -bazı yönleriyle- hakim sosyal bağdan ötekilere olan geçişin gerçekleşmesiyle ilişkili olduğunu çoğumuz bilir. En azında bir yönüyle de olsa yine de biliriz. Aynı sosyal iki bağın parçası olan iki figür olarak “efendi” ve “köle” arasındaki farklılıklar ilişkili tiradlar olarak okunmalıdır. Şöyle ki; “efendi ahlakı” ve “köle ahlakı” ya da “sürü içgüdüsü arasındaki”, ‘güçlü’ ve ‘zayıf’ arasındaki, ‘aristokrat’ ve ‘demokratik’ arasındaki, “eski” ve “yeni” efendiler arasındaki farklılık konusunda iki farklı efendilik biçimi olarak okunmalıdır. Köle kelimesi kullanırken “eziyet edilen”, “buyruk altında olan” bireylerden değil, başka bir tür özellik taşıyan efendilerden söz edilmektedir.
-Denilebilir ki hoşnutsuzluğa cevaben idealin başvurduğu şey artı keyiftir. Ürkütücü derecede şehvetli bir vicdan, bilinmeyen bir mutluluğun çırpınmalarını yaratır. Yüce beden çok yorgun ve uykusuzsa çileci ideal heyecana dayanmış demektir. Yaşamın içinde ele aldığım şey bir tutkudur, insanı uyanık tutan ve tamamlayan neşeli kılan bir tutku. Onun için bazı şeyleri ne kadar çok ödersek ödeyelim hep ödememiz gereken o kadar çok şey kalır geriye. Bu nedenle sonsuzun sonluya kaybedildiği bir birleşmedir her şey. İnsan her şeyden önce kendi kendisine ödeme yapar, insan insan için geri alınamaz hale gelmiş olan şeyin bedelini geri alabilecek tek varlık olarak her şeyi ödeyip kendini insanlığın suçu için feda eder. Alacaklı olan borçlusu için sevgisinden, borçlusuna olan sevgisini feda etmektedir!
–dalları üşümez mi hiç üzgün selvi ağaçların kış ayazında parmakları?
Hayır omzunu açma, omzun ideoloji taşır…