Bilinen yerlerde neden hata yapılır?
Yapamamanın altında bilgisizlik mi vardır?
Korku neyden oluşur?
Motive etmenin dozu var mıdır?
Beklentinin dozu kaçınca ne olur?
Gelin hep beraber cevapları çözelim:
Çoğumuzun yakındığı bir duruma değinmek istiyorum: Hepimiz de ya kendimizde ya da sevdiklerimizde çok iyi yapılan bir şeyi gerekli yerde yapılmadığına, çok iyi bilinen bir şeyin unutulduğuna ya maruz kalmışızdır ya da şahit olmuşuzdur.
Örnek vermek gerekirse:
Çevremizdeki insanlar bir sınava gireceğimiz zaman başarılı olmamızı çok istediği ve beklentiye girdiği vakit biz de korku oluşur. Arkasından da heyecan, stres, kaygı, panik!.. hepsi de birbirini tetikleyen şeylerdir, biri gelince diğerleri eksik olmaz arkasından mutlaka gelir.
Montaignenin şu sözüne katılmamak mümkün değil:
“Bütün belalardan daha belalı bir yanı vardır korkunun”…
Peki neden korku oluşur? Özgüvensizlik midir bizi korkutan!? Değil!
Sınava hazırlanmayan zaten çok heyecanlanmaz; sınava çok iyi hazırlanan da heyecanlanır ama özgüvensizlikten değildir! Ne kadar kendinden emin olsa da heyecan normal bir şeydir fakat fazla heyecanı korku getirir!.. normal de değildir fazla heyecan! Korku ve arkasında getirdiği heyecan, stres, kaygı, panikte el ele verip özgüveni bastırır ve bildiklerimizi unutturur. Hata yapmaya sürükler bizi!.. ne kadar emin olsak da kendimizden beklenti çok olduğu için bizden acaba girer araya! Acaba da korkuyu çağırır tabii!
Peki neden korku hiç gitmeyecekmiş gibi ısrarla gelir birden!? Çevremizde illaki olmuştur: yapmalısın, etmelisin!.. heyecanlanma, korkma! Hem korkacak ne var ki! diyerek daha da korkutup heyecanlandıran. Dozunda konuşma yaparak motive edenimiz de var; dozunu aşarak motive ettiğini sanıp daha da korkutanımız da var! Bizden çok büyük beklentiye girdikçe daha da korkarız, bize güvenildikçe, hata yapmaya ihtimal vermedikçe çevremiz bize korku girer içimize acaba diye. Sevdiğimiz insanları çok sevdiğimiz için yanımızdayken bile kaybetme korkusu girer içimize. Bir yere gideceği vakit ya başına bir şey gelirse! İhtimalini düşünerek.
Demem o ki! Sınav esnasında… kendimizi bırakıp etrafımızı düşünmeye başlarız, aksilik olur da ya yapamazsam!? Çevremiz ne der!? Diye endişe etmeye başlar başlamaz hata yapmaya başlarız. Hata yapma nedenini de heyecana bağlarız fakat başaranlar da heyecanlıydı ama heyecan dozunda olduğu için başarılı oldular; Başarılı olmayanların bazılarında, heyecan korkunun yüzünden dozunu kaçırdığı için, bilinenler unutulup beklenmedik hatalar yapıldığı için başarısız olmuşlardır.
Çalışmayan zaten başarmaz! Çalışıp da korkmayan başarır;
Çalışmasına rağmen korkan başaramaz!
Montaigne korkmanın etkisine ne de iyi örnek vermiş:
“Savaşın bir döneminde bir hayli hırpalanmış, yara bere içinde kalmış askerleri ertesi gün yeniden düşmanın üstüne yürütebilirsiniz; ama içlerine korku düşmüş askerleri önlerine bile baktıramazsınız.”
Evet! Korku o kadar önemlidir, korkutmamak gerekir.
Çevre! Diyorum: Kaş yapayım derken göz çıkartabiliyor.
Yaparsın diyenler korktuğu için özgüveni verir fazlasıyla karşıya. O kadar güveniyorlar bana. Peki ya yapamazsam!? Kaygısında korku girer girmesine de üstüne üstük büyük konuşma da girer işin içine.
Cicero şu sözünde ne kadar da haklı:
“Olabilir desinler; ama olur demesinler.”
Allah büyük konuşanları sevmez ama korku büyük konuşmaları çok sever.
Her şeyin fazlası ve içine girdiği büyük konuşma en iyileri fazla kötüye çevirip hata yaptırır.
Her şeyin Fazlası zarardır zarar! Motive etmenin fazlası da zarar çünkü motive etmenin fazlası motive etmeden çıkıp korku yapar.
Çok mutlu olmak bile mutluluktan ağlatıyor. Motive etmenin fazlası sorumluluk hissi bıraktığı için motive etmekten çıkıyor. Sorumluluk hissi korku yapar!
Karşımızdakine motive etmeyi ya başarısız olursa! korkusuyla veriyoruz ama aşırı motive varsa aşırı da korku var demektir dışa da belli etmeden çıkar ama hakikat ne yaparsak yapalım özünü kaybetmez. Süsleriz korkuyu özgüvenle ama özgüvenle süsledikçe korku daha büyüyüp güzelleşir gidemez bir yere.
Aslında olay şudur: Çok beklentili olunca karşı tarafa; karşı taraf beklentiyi karşıladığında zaten bekliyordum dedirtir. Beklenti karşılanmaz ise de beklentiyi karşılayamayan fazlasıyla tepkiyle karşılaşır. Zaten beklentiyi karşılayamazsa tepkiyle karşılaşacağını bildiği için içine korku girmiştir. Fazla bir beklenti olmadığında ise karşı tarafa; karşı taraf fazla bir beklenti de olmayana beklentisinin üstünde bir başarı sergilediği vakit şaşırtır. Yani başarısızlık söz konusu olsa tepki ya olur ya da yok denilecek kadar az olur. Başarı söz konusu olursa da fazlasıyla sevindirir çünkü beklentinin fazlasında gelen bir başarı sürpriz olur.
Beklenti olunca çok iyi bir şey çok iyi gelmeyebilir; az beklenti olunca da iyi bir şey çok iyi görünebilir. Benden çok iyi bir sonuç bekliyorlar demek korkuya yol açar; benden beklentileri fazla yok demek ise: Ben iyi bir sonuç çıkarayım da şaşırtayım dedirtir. Zaten başaramazsam ortada fazla bir beklenti olmadığı için beklentilerini boşa çıkarmış sayılmam, tepkiyle de karşılaşmam ama ben beklemediklerini göstereyim de şaşırtayım demek hırslandırır. Yapamazsam çok büyük tepkiye maruz kalırım deyip korkmak yerine başarırsam şaşırıp sevinirler dediğimizde korku değil hırs ve eğlence girer işin içine ve çok iyi bilinen bir şey nasıl korku, heyecan, stres ve panikle unutulabiliyorsa çok iyi bilinmeyen bir şeyi de hırs ve eğlence hatırlatabilir.
Hata yapma korkusu hata yaptırır arkadaş!
Korku bazı durumlarda elimizde değil çevremizin elindedir!
Yaparsın demek motive değil büyük konuşmadır. Motive etmeyi ile büyük konuşmayı karıştırmamak gerekir.
Motive de dozunda, beklenti de dozunda olmalıdır yoksa hata kaçınılmazdır.