Bir yorgunluk var hepimizin üzerinde,
Adını bilmediğimiz,
Tarifini yapamadığımız bir yorgunluk..
Günden güne ruhumuza işlenen,
Bizi alıp uzaklara götüren tarifsiz bir his..
Bu yüzden hep dalar gider gözlerimiz,
Geçmişe mi yoksa geleceğe mi bilmeden,
Yaşanmışlıklara belki de..
Düşünür durur istemsizce..
Ama bilinen bir gerçek vardır ki,
Seni, sen yapandır yaşanmışlıkların.
Zira yaşamadan, hakikatlari görmeden benliğine ulaşamaz insanoğlu.
Tek başına yüklenir hayatın sunduğu tecrübeleri.
Zaten İnsan kalabalıklar içinde yalnız değil midir?
Kendi içinde apayrı bir dünyası yok mudur?
Yüreğinin gözlerinden bakmaz mı dünyanın telaşlarına?
Tıpkı her yüreğin bir hikâyesinin olması gibi..
Hikayelerimiz derin anlamlar yüklerken,
Her gün kayboluyoruz adını bilmediğimiz yerlerde,
Uçsuz bucaksız tenhalarda,
Herşeyi unutup salıveriyoruz kendimizi..
Geçecek umuduyla..
Tam o sırada bir söz ansızın gelir hatıralarımıza;
Yaşadığın yeri cennet yapamadığın sürece,
Kaçtığın her yer cehennemdir.
Şu anki durumumuz Selma hanım, elinize sağlık.🙏Zaten İnsan kalabalıklar içinde yalnız değil midir?