Geçmiş olan benin şimdiki benden ne istediğini bilmiyorum. Post-rock bir şarkı arasında Allah’a doğru koşuyorum usulca. Ninni gibi geliyor kafamdaki sesler. Onlarla beraber gözlerimden su içiyorum. Çiçekler ve bütün yalnız sesler son ezgilerini mırıldanırken masumiyetimin yırtılan temiz yüzüne hikayeler atlatıyorum.

Sevgili birey, sessizliğin dahi bir görültü etmediği bu diyarda sevgisi nefret dolu olan insanların iltifatları bir iğne çuvalı gibi ölüleri dahi mutsuz ediyor… Herkes kendisini asil ve haklı gösteren bir hikayenin baş kahramanıdır. Bu kadar! Öldürüyor insanlar birer ikişer. Adımı ’20 ml antidepresan’ koydum. Dilin sınırında tükenen cümleler anlamsız kelimelere muhtaç: Beni sadece bazen bekle. Bekle bazen sadece beni. Gideceği yeri beğenmeyen taksiciler, kibirli devlet memurları, sarhoş kadınlar, pilavcılar, pezevenkler, köpekli sokaklar, gecekondular, ucuz parfümler ve nevi şahsına münhasır oruspu evlatları; şahit olduğum 10 bahardan beridir yalan söylüyorsunuz. Mum eriyip bitmiş, rezil bir görüntüsü var şu an. Gayya kuyusu insanlar, bütün insanlar gayya kuyusu. İrin dolu beyinleri ve o kokuşmuş kelimeleriyle yaşlanacaklar, tıpkı bizim gibi. Zamansız zaman, kusursuz mana, yarınsız telaş. Duş alsanız iyi olacak keçi gibi kokuyorsunuz.

Sevgili birey, bazen ruhumuzun kısıtlandığını hisseder ve onu istediğimiz gibi geliştiremeyeceğimizi anlarız. Tam bu noktada sahte bir model gibi davranıp naylon bir entelektüele müstakbel bir duruş sergileriz. Eğer bir yerde zorla başkası olup kendin olamıyorsan, senin dışında bir neden seni uyduruyorsa hiçbir şeyin yok demektir. Böyle bir durumun olmaması için bazen boşverirsin; boşvermişlikler bir zamanlar çok önemsemişliklerin sonucudur. Bir şeyleri anlamazsakda olur. Kimseye benzemeden herhangi biri olmak güzel şey.

Sevgili birey, insan tanımsız bir işgal altındadır. Benlik algınız tarafından manipüle edildiğinizi anladığınız gün büyüyeceksiniz. Kendimden başka her şeyim, günde 6 saat uyumaya alışmış bedenim bardağımla çay içip sessizce odamda iç çekerken hiçbir doğrunun zannettiğim kadar doğru olmadığını anlıyor. Gerçek ben olduğuna inandığım kişiye doğum kontrol haplarından ve 36 numara ayakkabılara anlatılan pastoral hikâyelerden bahsediyorum. Yeterince mantıklıyım. Yani belki bazen.

Sevgili birey, sokaklar sert ve taş. Her gün sokaklardan geçerken ruhuma biraz daha dönüyorum sırtımı. Aynaya bakarken bir ibadet gibi asla kendinize yalan söylemeyin. Daha önce aynaya bakarken elma yedin mi bilmiyorum ama şiir okurken gözlerini kısmak gibi bir şeye benziyor. “Bi taybetî ji hin ajalên hov gelekî hez dikim. Lêbelê nikarim wan hembêz bikim. Di wan rojan de dinya hinekî sar e. Di navbera helbest û sêvan de zêde cudahî tune ye…” Bazı fotoğrafları ve bazı renkleri seviyorum. Bazı çorapları seviyorum. Bazı bardakları seviyorum. Bazı kuşları ve bazı detayları seviyorum. Bazı yalanları seviyorum, daha çok gerçeklere susamış yalanları. Bazı kazakları seviyorum. Boylu boyunca uzanan dar kaldırımların ve ev yollarının sessizliğini dinlerken çürük dişleriyle kaderden bahseden insanların gölgeleri umarsızca geçiyor önümden. Herkes nasılda kendisinin zalimi. Herkes nasılda kendisinin mağduru. Benimle gel. Lütfen bak gel. Ama sadece gel. Elma kabuklarından yaptığım tokayı takacağım saçlarına.

Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
Çok Kızdım
0
Tebrikler
Tebrikler
0
Aşık Oldum
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
Wuuuu
0
Çok Komik
Çok Komik
0

Bir yanıt yazın