Eleştiri yapmak nedir?
Kusur söylemek nedir?
Açık sözlü olmanın sınırı nedir?
Birbirlerine benzer şeyler midir?
Gerekli mi gereksiz midir? Toplumun bunlarla karşılaşınca tepkileri nelerdir?
Gelin hep beraber cevapları çözelim: Eleştiriden başlayayım. Evet, eleştiri! Bizler neden eleştirilmeyi hakaret sayar övülmeyi bir iltifat olarak biliriz!? Hepimiz de biliriz her düşünce doğru değildir fakat doğru olma payı da vardır.
Var mı diye kendimize sormamız gerekir. Eleştiri yapıcıysa bizim aleyhimizedir.
Yapıcı olup olmadığını düşünmeden ölçüsüz eleştiri diye düşünüp savunmaya geçmek yerine doğru olabilme payı olup olmadığını düşünmek, doğru olma payı varsa dikkate almak yok ise eleştiri yapana saygı duymak gerekir, herkes düşüncesini söyleme özgürlüğüne sahiptir. Hatalarımızın olabileceğini kabullenmek bize bir şey kaybettirmez ama kazandırabilir. Ucunda kazanmak varsa duymak istemeyipte duymamız gerekenleri duyup üstüne düşünmekten kolay şey nedir!? İllaki olur hatalarımız!.. Peki her hatamızı kendimiz fark edebilir miyiz!?
Bile bile hata yapmıyorsak eğer zaten fark etseydik o hatayı yapmazdık. Hemen hemen hepimiz etrafımızda eleştiriye mâruz kalanı görürüz, kaldığımız da olmuştur eleştiri yaptığımız da olmuştur illaki inkâr edemeyiz ama çoğumuz her kelimeyi kurşun olarak görüyoruz, söyleyeni de silah olarak görüp ondan ya kaçıyor ya da sözlerimizi kurşunlaştırıp savunmaya geçiyor ve duymak istediklerimizi duymamız gerekenlerden üstün görüyoruz. Eleştiriye maruz kalanlara da kötü gözle bakabiliyoruz.
Empati yoksunluğundan dolayı bir şeyleri unuttuğumuzdan böyle yanlış düşünebiliyoruz. “Hatasız Kul Olmaz! Değil miydi cümle!? Hataya değil de hatasını kabullenmeyene kötü gözle bakılabilir. Bilmemek değil de öğrenmemek ayıpsa öğrenmeye meyilli olmamaktır ayıp!
Yapılan eleştiriler doğru mu diye hiç düşünmeden kendimizi dört dörtlük sanıyoruz. Hepimiz de biliriz olmadığımızı fakat eleştiriye mâruz kaldığımızda bir türlü kabullenmek istemiyoruz. Kimse dört dörtlük değildir ama kabullenmek dört dörtlük yapabilir.
Eksi eksidir; artıysa artıdır. Eksiyi artı görmekte ısrar etmek kaybettirir.
Eksiyi artı sanarken eksi olduğunu gösterenleri dinlemekte kazandırır.
Artıya eksi diyen eleştirenler olunca da artıdan emin olmamız gerekir.
Dinleyip dinlememek ise bize kalmıştır. Düşüncelerine saygı duymak gerekir!
Kendimden örnek vermek gerekirse: Bana yapılan eleştirilere kızıp, kendime daha iyi olacak deyipte inada bağladıktan sonra sonuçlarımın iyi olduğunu görüp eleştirenlerin haklı olduğunu fark ettiğimden beri eleştiriyi bekler, gelince de iyi karşılar oldum. Eleştiriye sonuna kadar açık olduğumdan beri de genel olarak kazandım. Eleştiri yapın diye de altını çizerek rica eder oldum.
Cicero’nun şu sözlerini kitaptan okuduktan sonra da yaptığımın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha anlamış oldum:
“Hepimiz eleştirilmekten kaçarız oysa tam tersine bunu kendiliğimizden istememiz, gelin bizi eleştirin dememiz gerekir. Bizi düzeltmek isteyene kollarımızı açacağımız yerde yumruklarımızı gösteriyoruz ama ben dostlarımın bana sert davranmasını istiyorum. Sen bir budalasın, saçmalıyorsun desinler bana. Ben dostlar arasında açık, mertçe konuşulmasını isterim; dostların düşünceleri neyse sözleri de o olmalı.”
Ne kadar da haklı!..
Montaıgne’ de Cicero’ nun yazdıklarını şu sözüyle destekliyor:
“Düzeltilmek herkesin ağrına gittiği için kimse kimseyi düzeltmeyi göze alamıyor. Birçok insan düşüncesini gizleyerek konuşuyor.”
Tabii ki eleştiri yapmaktan çekinen de var çekinmeyen de çünkü eleştiri yapan biliyor ki her eleştiri kurşun olarak görünmez. Eleştiriye yumruklarını gösteren de var kollarını açan da var. Eleştiriyi yapan risk alır bir nevi, riskler de yüreklilerin işi. Dost acı söyler arkadaş! Söylenmesi gerekiyorsa söyler. Düşmanımız bizim düzelmemizi istemez.
Dost çiçek bahçesine koşarken çukuru gördüğünde dostuna çukuru gösterir; Düşman ise görmezden gelir.
Kusur söyleme konusuna gelelim şimdi: Söylemekte değil de söylendiğinde acıyı hissederiz. Dost acı söyler de eleştiri yaparken söyler o da ölçülüyse eğer.
Yapıcıysa ölçülü eleştiri daha ne istenir ki bir dosttan!? Ama kusur ile eleştiriyi birbirlerini aynı gibi gördüğümüzden dolayı iyi bir şey yapıyormuş gibi karşımızdakinin kusurlarını sayarız.
Bir insan bir insana çok kilolusun ya, kilo vermen lazım! Ya da çok zayıfsın ya, kilo alman lazım! Denildiği vakit karşımızdaki zaten biliyordur denileni. Bazen isresekte çabalasakta olamayabilir ve sadece üzer denilen cümle.
Yaşın kaç diye sorulduğunda yaş söylendiğinde Aaa! Çok daha fazla gösteriyorsun. Denildi mi o cümle karşıdakini üzmekten başka ne işe yarar ki!? Sorulmayan bir şeye kusur göstermememiz gerekir.
Kuşun kanadı kırıksa ve sormuyorsa çoktan fark etmiştir kırıldığını ama elden ne gelir ki!? Diğer kuşların demesi sadece yarasını sızlatır.
Sorulmadan söylenilen kusurlar da kusuru söylediğimiz kişinin üzüleceğini ve söylenilen cümle de yapıcı hiçbir şey olmadığını bilmemek empati yoksunluğundan kaynaklı!
Çünkü sorulmadan söylenilen her kusur yapıcı değildir. Zaten görünen bir acıyı kanatmaya vesile olur.
Eleştiri, kusur, açık sözlülük gibi sözcükleri aynı gibi kavrarız ve gereksiz söylemeleri gerekli biliriz.
Açık sözlü olmak suç mu!? Deriz. Açık sözlü olmak iyidir sonuçta ama doğru yerde kullanılırsa!
Çünkü aynı gibi kavradığımız sözcükler bambaşkadır. Aralarında ki farkı görmezsek eğer sözlerimiz fayda değil zarar verir.
Açık sözlülük nerelerde mi doğru kullanılır:
Karşımızda ki insan soru sorarsa açık sözlü olmak iyidir. Bilmediği veya kararsız kaldığı bir şey ki soruyordur, açık sözlülük o durumunu bilmesini sağlar ve ona göre hareket ettirir. Kuş uçamadığı vakit karşısındaki kuşa nedenini sorarsa ve kanadı kırıksa tabii ki kanadın kırık diye cevap verilmelidir. Her uçmaya kalkıştığı vakit neden uçamıyorum dememesini sağlar.
Demem o ki sormadan soylemek acıtır fakat sorulduğu vakit söylemek acıtsa da fark etmediği bir şeyi fark ettirir ve ona göre davranmak iyidir.
Empati yoksunluğu çok büyük bir kayıptır! Empatiyi her an hayatımızda var etmemiz gerekir.
Engelli bir birey yolda geçtiği vakit pür dikkat bakanımız var peki empati kursaydık bakar mıydık!?
Engelli olmasını her defasında engelli tarafına bakılan her göz hatırlatır.
Her seferinde engelli bir bireyle konuştuğumuz vakit engelli tarafına bakılmadan konuşulmalıdır bence. Unutmayalım ki en büyük engel sevgisizliktir; farkındalık ise sakat olan bir bireye sakat yerini hissettirmemektir.
Farkındalık kalp onarır, kendimizi karşımızdakinin yerine koymak fark edemediklerimizi fark ettirir. Aynı gibi görünenler ancak empatinin olduğu yerde bambaşka görünür.
Zaten yazdıklarımı biliyor olanınıza hatırlatmaktı niyetim; bilmeyenlere de düşüncemi bildirmek istedim.

Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
Çok Kızdım
0
Tebrikler
Tebrikler
0
Aşık Oldum
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
Wuuuu
0
Çok Komik
Çok Komik
0

Bir Yanıt

  1. Eleştirinin ne olduğuna, eleştirinin nasıl yapılacağına ve eleştiri ile kusurları görmenin arasındaki büyük farkını anlamaya yardımcı olacak, empati yapmanın önemine değinilmiş ufuk açıcı bir yazı. Elinize sağlık.

Bir yanıt yazın