Okulda veli toplantısına ben gidecektim. Eşim akşam oynadığımız taş, kağıt, makas oyununu kazanıyordu. Bir cinayet davası ile boğuşurken mola veriyorum. Her şey kızım içindi. Çocukların oturduğu sınıfa yerleşiyoruz. Garip olan çocukların da yanımızda olmasıydı. Birebir olsa daha verimli olurdu. Okulun politikasına saygı duymam gerekiyor. Sonuçta okul müdürü ben değildim.
Öğretmenler tek tek yanımıza geliyor, bildiğim bilgilerin üzerinden geçiyor, ben de ilk defa duymuş gibi karşılık veriyorum. Verimli geçen toplantıyı ağlama nöbetleri yaşayan oğlan çocuğu bozuyor. Daha fazla dayanamayarak öğretmenden iletişim numarasını istiyorum. Numara çok tanıdık geliyordu. Sanki her gün aradığım bir numara. Samimi bir dostum hırsız olabilir miydi? Belki de geçen akşam yemek yediğimiz, sohbet ettiğimiz bir insandı.
Çocuğa sakin bir tavırla ” Baban nerede evlat!” Diyorum. Oğlan sadece saate bakıyor, hesap etmeye çalışıyor, vakit kazanıyordu. ” Babam bir suçlu efendim, aranıyor.” Diyor. Babasının mesleği suç adamı olmaktı. Çocuk olsaydım babam hakkında ne diyebilirdim? Arkadaşları çocuğa nasıl davranıyordu. Biraz araştırınca tır şoförü demeyi tercih ediyormuş. Çocuğa ayrı bir ilgi duyuyorum. Azılı bir hırsızın oğlu benim kızımın sınıf arkadaşıydı. Oğlan babasına çekmemiş, dürüst bir öğrenciydi. Babasının yaptıklarını bir çocuğa yüklemek çok yanlıştı.
Kızımla birlikte okuldan çıkıyoruz. Kapana kısılmış gibi hissediyorum. En zor davam bile çok daha kolaydı. Adam gerçekten iyi saklanıyor. Yaptıklarının hesabını verecekti de çocuğun suçu neydi? Yolun başındayken bir sıfır geriye düşüyordu. Kızım her şeyden habersiz elimi sıkıca tutuyordu. “ Baba, okulda bir sorun mu oldu?” diyordu. Dilimin ucuna geliyor ama susuyorum. “Hayır kızım, emniyetten çağırdılar.” diyorum. Yaşadıklarım bana yetiyor, eşime dahi tek kelime etmiyordum. Olayın üstüne giderek beni pişman edecekti. O adamı küçük çocuk için bulmalıydım. Sonra da kızımın soru işaretlerini temizlemek…
“Dev bir elektrik süpürgesi olsa, tüm suçluları içine çekse, sonra da biz boşaltarak en masum olanları çekseydik, nasıl olurdu?” Bu dileği kızımın günlüğünde okumuştum. Memur olarak beni atıyordu. En azından şimdiki gibi yorulmayacaktım. Böylece oyun oynamak için onunla daha çok vakit geçirmiş olacaktım. Hatta tembellik yapmak istediğim zamanlarda işe bile gitmeyecektim. Hayatında herkes temizlik yapmıştır. Kim elektrikli süpürge kullanmayı bilmez ki?
Ertesi gün özel olarak davayla ilgileniyorum. Adamın yaşadığı mahalleyi takibe alıyorum. Elbet oğlunu görmek isteyecekti. Belli noktalara nöbetçi dikiyorum. Nöbet aylarca sürüyor, okullar kapanıyor, yaz tatili geliyor, oğlan okul birincisi oluyordu. Çocuk okul çıkışı yanıma geliyor” Babam öldü mü?” Diye soruyordu. Yine dilim tutuluyor, sadece bakıyorum.
Bunca çaba boşa gidiyordu. Adam bir banka soygununda vuruluyor ve hayatını kaybediyordu. Artık üzerimdeki yük iki kat artıyordu. Dava kapanıyor, oğlan okuldan alınıyordu. Babası onun için sonsuza kadar yaşayacaktı. Hem bilse ne değişirdi ki?
Tekrar elektrik süpürgesini çalıştırarak yollara düşüyorum. Bir sonraki insanı kurtarabilmek için…