Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı’yla birlikteydi ve Söz Tanrı’ydı. Başlangıçta O, Tanrı’yla birlikteydi. Her şey O’nun aracılığıyla var oldu, var olan hiçbir şey O’nsuz olmadı. Yaşam O’ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı. Işık karanlıkta parlar. Karanlık onu alt edemedi.(İncil Yuhanna 1:1-5)

Tozlu banyo aynasından kısık gözlerle kendine bakarak ince parmaklı sağ eliyle dazlak kafasının sert saç diplerini zımparalayarak kaşımaya başladı. Beyninin içinde killing me inside grubunun torment parçası, nöronlarını tahrip ederek çalıyordu. Musluk çukuruna iri bir balgam fırlatıp salondaki geniş parlak koltuğa gömüldü. Kollarını koltuktan sarkıtıp gözlerini kapatarak tavana odaklandı. Zihninin metal bir matkapla delindiğini hissediyordu. Kafasını avuclarının arasında sıkıştırarak sakinleşmeye çalıştı. Yavaş hareketlerle ellerini ensesine götürüp, aşağıya doğru eğildi. Gözlerini açıp yere baktı. Kahverengi parkelerin üzerindeki kırık cam parçalarının arasından sivri olan bir kırığı alıp alnının saç bitimine bastırarak iki kaşının arasına indirdi. Ardından sol kaşından sağ kaşına doğru bir çizgi çekerek isaya yakışan bir haç oluşturdu. İnce akan kan göz kapaklarına sızıyordu. Eliyle yüzünü silerek akan kanı yanaklarına bulaştırdı. Tekrar koltuğa gömülüp karşısındaki geniş duvara ellerinden civilediği iki kısmen parçalanmış bedene baktı. “Somut bir tablo” dedi kendi kendine. Van gogh görse öteki kulağını da keser diye düşünüp tebessüm etti. Elini gri baksırına atıp penisini yokladı. Ağır adımlarla duvardaki ölü bedenlere doğru ilerleyip, annesinin avuçlarındaki kalın beton çivilerini o çivileri çakmak için kullandığı kalıpçı çekici ile söktü. Kendisini doğuran beden sıradan bir et yığını halinde yere devrildi. Annesini yüzüstü uzatıp sertleştirdiği penisini çıkarıp tükürüğüyle ıslattıktan sonra kadının buruşuk kalçalarının arasından vajinasının üstündeki küçük deliğe sokmaya çalıştı. Git gel yaptıkça tebessümleri kahkahaya dönüştü. “Nasıl baba” diye bağırarak duvarda çivili halde asılı duran ölü bedene baktı.” Senin gibi yapabiliyor muyum? Annemi senin gibi becerebiliyor muyum?” Gittikçe hızlanarak ölü kadının içine patladı. Annesinin yanına yığılıp, kadının cansız gözlerine baktı. Hiçbir şey hissetmiyordu. Utanç ve şehvet bir dışkı gibi gereksizdi. İşlenen suçlar öylesine gelişmezdi. Duyguları ve hisleri psikolojik şiddetle elinden alınmış her insan gibi oda hiçbir şeye karşı sorumluluk duymuyordu. Anne ve baba kavramı normal insanlarda olduğu gibi samimiyet ve güven vermiyordu. Yaşamı kasten çürütülmüş dazlak kafalı bir adam, imanlı ve ölü bir anneye gönül rahatlığıyla tecavüz edebilirdi. Ayağa kalkıp elini alnındaki kanlı haç façasına götürerek baş parmağıyla dokunup mırıldanmaya başladı. “Göklerdeki babamız”. Ağır adımlarla mutfaktaki balkona doğru ilerledi. “Tanrının verdiği azapla gerçekleştirdiğim günahımı bağışla” mutfakla balkon arasındaki kapıyı açtı. Bizler senin edepsiz çocuklarınız. Bizlere merhamet et. kutsal ruhunla günahkâr bedenlerimizi azlet. Cennetteki babamız, kötülüğü ebediyen bizden uzaklaştır. Amen. Gırtlağını yırtarcasına bağırıyordu. Amen. Amen. Amen. Amen. Amen. Amen. Amen. Amen. Sekizinci kattan düşerken rüzgarın yüzünü çizdiğini hissediyordu…

Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
Çok Kızdım
0
Tebrikler
Tebrikler
0
Aşık Oldum
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
Wuuuu
0
Çok Komik
Çok Komik
0

Bir Yanıt

Bir yanıt yazın