Baş döndüren bir uğultu. Çınlayan kadeh sesleri. Zoraki gülümsemekten, resmi ve kibar davranışlar sergilemekten kırılıp dökülecek insanlar. Hakikatin dip köşelere saklandığı, sahteliğin ve yapaylığın rekor kırdığı bir ortam. Onlarca kez katılmasına rağmen Ali’nin hâlâ içselleştiremediği, müdahil olamadığı görkemli davetlerden biri. Şirketin genel müdürü sıfatıyla bulunmak zorunda olmasa bir an bile katlanamayacağı yegâne gecelerden biriydi. Rol yapmayı bilmezdi Ali. Egosunu, hırsını, kıskançlığını hatta hıncını bile kamufle ederek son derece sevimli ve güleç bir yüz takınan bu insan güruhunun arasında herhalde tek somurtan kendisiydi. Az sonra yine sahneye hayırsever bir işadamı çıkacak, yaptığı yardım ve bağışlardan övgüyle bahsedilecek, şirketinin ülke çapında hatta uluslararası camiada ne derece başarılı olduğuna dair methiyeler düzülecek ve kabaran egosuyla sahnede boyundan büyük laflar edecek, gelecek ayki davete yatırım yapmak üzere türlü vaatlerde bulunacaktı. Kısır bir döngüydü bu, çıkmaz bir sokaktı, Ali’nin saplanıp kaldığı bir bataklıktı bu. Kadeh kadeh içti o gece; tüm umutsuzluklarını, mutsuzluklarını, çaresiz kalmışlığını bir an olsun unutmak adına. Sıcak basmaya başladı, mekan dar gelir oldu birden. Çevresindekilerin kahkahası acı çığlıklara dönüştü bilinçaltında. Hızla kendini terasa attı. Gözlerini sımsıkı kapayıp temiz havayı soludu usulca. Az önceki kontrolsüz çarpıntının yerini dinginlik almıştı şimdi. Bıraktı öz benliğini zihninden dışarı. Kanatlanıp uçacaktı adeta yüklerinden arınmış olarak. Lâkin, hayalleri bir öksürük sesiyle bölündü. Arkasına döndü. Terasın korkuluğuna sırtını vermiş, parmaklarının arasında tüten sigarasıyla üzerine dikilmiş bir çift gülen göz gördü. Ali’nin üzerinde uyandırdığı ilk izlenim liseli bir kız görüntüsüydü. Gecenin karasından ayırt edilmeyen siyah mini elbisesinin üzerinde okul üniformasına benzer sarı hırkasıyla minyon bir kız. Saçları rüzgarda uçuşuyor, gözleri Ali’nin yüzünde mühim birşey ararcasına fıldır fıldır dönüyordu. Ali yaklaştı ona istemsizce. Tanımadığı bir kadının yanına bu denli rahat ve ani kararla gittiği görülmüş şey değildi bugüne kadar. Belli ki ortak bir payda vardı Ali’yi ona iten. Kızın gözlerindeki bakış davetkar değildi. Onlar aynı çile yumağının iki uç noktasıydı ve çileleri tortop olup da bir çığa dönüşünce bu iki uç nokta da zirvede buluşmuştu işte. İyice yaklaştı Ali, kızın gözlerinde kendi yansımasını görene dek. Aynaydı bu gözler, kendini görmüştü Ali her haliyle içinde.“Ne gördün gözlerimde? Anlat bakalım.” dedi kız ağlamaklı bir gülümseyişle.“Kendimi, acılarımı, tutunamadığım hayallerimi ve biçareliğimi.” diye yanıtladı Ali yorgun bir tebessümle.“Ben o kürsüde konuşan hayırsever adamın kölesiyim. Peki ya sen?”“Ben de türlü rezilliklerine göz yummak zorunda olduğum bu bozuk düzenin esiriyim.”“Neden çekip gitmiyorsun daha temiz bir dünyaya peki?”“Şirketi istemeyerek uğrattığım zarardan dolayı 10 yıl onlara gebeyim. Çekip gitmek mümkün olsa bir saniye tahammül eder miydim bu yalan dolana? İyi ama sen, sen neden çekip çıkarmıyorsun kendini bu kör kuyudan?”“Ben bile isteye attım kendimi zarar ziyanın tam ortasına. Zengin olmak, parıltılı bir hayat yaşamak istedim. Zengin oldum da, parıldadım da. Ama gel gör ki en büyük zenginlik olan hürriyetimi feda etmişim bu yolda. Özgürlüğüm hapisteyken zenginliğin bir esprisi yokmuş meğer.”“Desene ikimiz de mahpus hayatı yaşıyoruz görünmez parmaklıklar ardında. Ne zaman bitecek bu hapisliğimiz dersin?”“Seninkine daha çok var. Koskoca bir 10 yıl. Ama benimki bugün hatta az sonra sona eriyor. Özgürlüğümle kucaklaşıyorum. Ne mutlu bana.” dedi kız ve korkuluklardan bıraktı kendini ebedi hürriyetinin kollarına.
ÖZGÜRLÜK
Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
0
Tebrikler
0
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
0
Çok Komik
0