Geçen gece yolda yürürken etrafına bakınarak bağıra çağıra yürüyen eski bir dostumu gördüm. Gerçi dostum olsa eskir miydi? Bilmiyorum…
Önce uzaktan izledim onu bir süre. Kendi kendine konuşup etrafına bir şeyler anlatmak ister gibi bir hali vardı. Bir yanım git yanına selam ver ne bu halin diye sor desede, diğer yandan dur bekle diyordu beynim, bekle. Belki böyle delicesine bağıran bir kadının yanında görülürsem nereden tanıdığımı sorarlar diye yaftalanmaktan korktum, belki de kendimden, onun gibi dünyayı hiçe sayıp yoluma devam etmekten. Bunu düşününce bile bir ürperti geldi. Çünkü biz öyle yetiştirilmedik. Aman ahali ne der? Aman hata yaparsam nasıl yaşarım, aman bu erkek ya da kadın ile görülürsem rezil olur muyum? Diye diye büyüdük biz. Şimdi biri çıkmış sokağa özgürce haykırabiliyor yüreğin de ne varsa…
Bu ikilem arasında tam kaçmaya karar vermişken yakalandım o gelip gördü beni ve merhaba dedi beni hatırladın mı? Nasıl unutabilirdim ki bu özgür bağımsız kadını. Aslında saklanmıştım ondan kendimden ama olmadı, mecburen gittim yanına. Beni görünce yüzünde o tatlı gülümsemesi belirdi sustu. Nedendi peki bu haykırış? Şimdi ben sorguluyordum bu soruyu.
Neden insanlar birbirlerini bir kalıba sokmaya çalışıyor? Neden sınıf farkı var? Neden renk, dil, din, ırk ayrımı yapılıyor? Hepimiz insanız ötesi var mı? Doğumumuz da aynı ölümümüz de. Sadece yer, mekan, şehirler farklı o kadar daha fazlası yok. O zaman niye bu isyan, kavga, dövüş, ayrım. İşte ben buna karşıyım biz olmadan bir olmaya çalışılmasına. İyi, kötü, güzel, çirkin, kadın, erkek ayrımına. Birbirimizi sevsek ya da sevemiyorsak bile görüşlerimize saygı duysak olmaz mı? Olmuyormuş işte. O yüzden insanlar delirip yok olmayı seçiyormuş, ama ben bunu seçmiyorum isyanım da buna biz birlikte güzeliz özgürlüğün sesi bir olunca ortaya çıkar. İşte bu sokakta ki özgür kadın bana bunu öğretti hepimizin için de olan o sesi gün yüzüne çıkardı. Birlikten kuvvet doğar. Ve zıtlıklar yaşamın mayasını oluşturur. Yaşam böyle tat verir. Senden olmayanı da sevince, sayınca…