Bugünler de karşı balkona bakıp duruyorum. O ışıl ışıl halinden eser kalmamış.Önceleri hep kavga ederdim balkondan süzülen ışık gözüme geliyor uyuyamıyorum diye şimdiler de her yer karanlık tıpkı ruhum gibi.
Eskisi gibi müzik sesi de gelmiyor, çıkardığı gürültü patırtı da. Hep bir sessizlik hakim ortama. Ne gece belli artık, ne de gündüz. Oysa ne çok kavga etmişliğim vardı benim o balkonda ki isimsiz canavarla. Evet bildiğin canavardı o benim için. Daha sabah olmadan müziğin sesini açar, bağırış çağırış sporunu yapar, öğlen olunca da etrafa bir kahve kokusu salardı. Gece de arkadaşları eşliğinde balkonda keyif yapan biri. Benim sahip olamadığım bir özgüveni vardı. Ve ben hiç onun kadar mutlu birini görmediğimden şaşardım onun bu haline kızardım içten içe ama en çok da kıskanırdım. O varken bunu ne kendime ne de ona itiraf edemesem de. O keyifli kahkahasını, her gün eğlenerek yaptığı sabah sporunu ki ben asla yapamıyorum ve kadınlı erkekli arkadaş grubunu. Tabi birde kahvesini, evet kahvesini benim hiç yakın olamadığım kadar yakındı ona.
Biz hep balkondan baktık birbirimize, yan yana gelemedik bir dakika bile ve bunun nedenini bilmiyorum. Ya o bozmak istemedi bu büyüyü ya da ben kaçtım bilemiyorum. Lakin geçenler de tatile gittim, ondan ilk kez ayrılıyordum artık o çılgın müzik sesiyle değil dalga sesiyle uyanacaktım içimde sevinç ve hüzün bir aradaydı. Ama nereden bilebilirdim ki döndüğüm de onu bulamayacağı mı? O artık yoktu, ortalık karanlığa mahkum kalmış güneş benden gitmişti. Sadece ay ışığı kalmıştı elimde, onun da kendine bile faydası dokunamazken bana mı çare olup yaralarımı saracaktı. Çok kızdım ona bir kez dahi yanıma gelmediği, çekip gittiği, günümü gece ettiği ve giderken beni de yanımda götürmediği için. Gerçi istese de gidemezdim onunla çünkü ölüm tek kişilikti. İkinci bir kişiye yer yoktu. Çünkü biz bir olamadan o gitti ve ben sonsuza dek tek kişi kaldım bu hayatta…