Ölüm var biliyorum, öldürenlerde biliyor mudur?
Kaskatı hücrelerim ile sarmaşık olmuştum göğsüne.
Senden kalan sihâmlar var kirpiklerimde
Söyle bana şimdi nasıl hatırlanır dîde’yi görenler
Bilirdi yaşadığımı pervane olanlar
Bilirdi ateş başında yaşanlar beni..
Bir sen bilmedin..
İçimdeki öksürük ile başa çıkamamıştım,
Annem ilkildiğinde.
Araf sana cennet mi vaat etti.
Uzandığım papatyalara bakmaya utanırken
Gülüşlerinin aynalara doluşması hangi tezatın çırpınışıydı.
Kulaklarım git gide sesini ezberlerken.
Buğulu bir gözyaşı ediyordu beni senden.
Gelmeyeceğin hüküm kılmışken
Elveda sana, panayırın sıcak geceleri
Elveda küllenen saçlarının rengi.
Tesiriydin mütemadiyen oluşan yaramın
Sonsuzuydun afitap çığlıkların
Tutamadın işte uçurumlardan düşen beni..
Denizi sarmalayan yosunlar şahit,
Ömrüm ömrüne hep hâsıldı.
Fezayı bağlayan Rüveyda şahit,
Adın yaşamımın dirayetiydi..
Elvedalar var, ölümler var, sen yoksun..
Baharlar yok, pervane için yananlar yok.
Sevdalar yok, papatyalar bile kırgın bize.
Tuzu fazla geldi hasretimin,
Bundandır zamanın beni kemirişi..
Ne Rüveydası sen daha güzeldin,
Ne ateşi sen daha berraktın.
Ne fezası, sen sémayken
Gidiyorum ruhum seninleyken
Hoşçakalın gözüm.