Uzun süren bir dönemin ardından eski alışkanlıklarıma dönüş, yaz aylarının sonlarına doğru belirgin hale gelmeye başlamıştı. Anlamlandıramadığım her soru işareti aynı noktada varlığını korurken geçip giden zaman da bana pek fazla şey katmamıştı. Görmezden geldiklerim bana zarar vermemesine karşın içimde bir yerlerde kendine yer edinebiliyordu. Uzunca bir yoldan, yeşillikler arasından ve epey bir karanlığın ardından hatıralarımın alemine daldım. Af bekleyen çocukluğum gibi yetişkin bedenim de karmaşalar içinde sebep aramaktan öteye gidemiyordu. Nedenlerin anlamsızlığı beni bir çok olasılığa itti.
Farkında olduğum tek cevherim, ay ışığında parlayan bir çift göz gibi karanlık gecelerde ortaya çıkıyordu. Yadırgamadan yaklaştığım farklı karakterlerin ne tür yollar kat ettiğini artık hissedebiliyordum. Ya da sadece bir yanılgıdan ibaretti. Her şeyin karşıtlığını aradığım küçücük coğrafyamda birbirinden ayıramadığım tüm zıt düşünceler kendi içinde olasılıklar barındırıyordu. Dengede kalmaya çalışmak bir piyango oyunu gibi şans kavramına bağlıydı.
Küçük de olsa ışığını hissettiğim yoldan bir başlangıç yaptım. Geçmiş ayların sıkıntısı bir yaz mevsiminde, ağustos ayı başlangıcında zihnimde arka planda kalmıştı. Öncelikli durumların ruhumu ne tür bir tekamüle sürüklediğini zaman içerisinde gözlemleyeceğim. Farklı alternatiflere yönelişimin kış başlangıcında olacağı tahminiyle defterimin köşesine küçük bir not ile yazımı sonlandırdım.
– Beklenildiği zaman gerçekleşmediğinde beklenenler, betimlediğimde neden ruhuma acı veriyordu? Unutmak ve alışmak arasında belirsiz bir noktadayım…