Ne kadar düşünürsem düşüneyim bazı soruların cevabını bulamıyorum. Saatler devirirken koca bir günü, geceleri düşlemekle geçiyor. Bir kavramın içerisine sığdırmaya çalışsam da kendimi sessizlik ve gerçeklik arasına ortak bir küme açılıyor. Karmaşa diye adlandırdıklarım gündelik vakitlerden arta kalan birkaç saatte ortaya çıkıyor. Kızgınlığım, kırgınlığım bittiğinde ölüm sessizliği koca bir sokağı kaplıyor.
Büyük bir esintinin etkisiyle uçuşan yeşermemiş ağaçların dalları, gölgesini arkasında bırakıyor. Eski anılar hafızamda geçmiş zamanın kirli tozlu raflarında çürüyüp gidiyor. Paspas altına attığım anahtarın kilidi bu çerçevenin arkasındaki kilidi açsa da unutmaya meyilliyim. Ay ve gece kavuştuğunda dilekler birer yıldız gibi gökyüzünden kayıyor. Mekansallık hissettiğim şehrimin gece vakitlerinde ve yine aynı sokakta bir hayalet volta atıyor.
Satırlar sağa dayandıkça göğsümü dolduran büyük inançlar yerini hüzne bırakıyor. Biraz anlatıp çokça sustuğum eşzamanlı bir döngüde amaçlarım gelecek düzleminde eğriler çiziyor. Yalnızlığın yanılsamasında hiçbir silüet gözümde belirmese bile zihnimde varlığını belli ediyor. Yakınmaktan yorulduğum hislerin fiiliyatta karşılığını bulamasam da kanıtlar kafa derimi yüzercesine zihnimden çıkıp etrafa saçılıyor. Defterime birkaç cümle karaladığım kalemimden öte ellerim bomboş kaldı.