Bir, bir çıkardım içimden her şeyi.
Şu tepesi karlı dağlar şahit.
Tabiat ruhumu ,engin denizlere doğru çeviriyor.
Böcekler ,çiçeklere konmayı asla ihmal etmiyor.
Bir, bir her şeye şahit oldum.
Bu şehir bulutlarıyla güzeldir.
Beni örseleyen ne varsa hepsini dağların yamacına bıraktım.
Nasıl olsa bir gün gideceğiz.
Anılardır, baki kalan ardımızdan.
Toprağa basıyorum,
Beni kaç mevsim üstünde taşımış toprağa,
Birbirimizi hep farklı yerlere emanet ediyoruz.
Uzunca bir yol oluyorum.
Dedim ya bu şehrin bulutları güzeldir.
Beni örseleyen ne varsa bulutlara anlatıyorum.
Rüzgar beni ve çimenleri hep başka yerlere savurdu.
Yanlış yerlerde kurumaya yüz tutmuş bir zeytin ağacı gibiyim.
İnsanlar bana bakıp türküler söylemeyi ihmal etmiyor.
Bunu kendimize hep biz yapıyoruz.
Korku ve kaygı.
Masada yalnız kalmış bir yalnızlığın gözyaşlarıdır.
İnsanın demirlere tutunarak gittiği bu çağda
Hâlâ kırılmamış cam şişeleri var.
Duygusuz taş parçaları var.
köprülerden hiç geçmemiş insanlar var.
Mor bir yalnızlıktır tenhalarda örselenmiş ruhum.
Bunu hemen gidip yürümekten korktuğum yerlere anlatmalıyım.
Bir, bir çıkardım içimden her şeyi.
Aynalar , güneşi içime serperken.
Roni’ye veda mevsimi saçlarıma dokunuyor.
Birden bire sesim değişiveriyor.
Yeniden yola çıkıyorum.