Mesafelerin önemini yitirdiği bir zaman diliminde, ortaya dökemediğim problemler var. Ve tabi etkisinde kalan sinsi, bir o kadar da korkak tavırlarım. Rüzgarlar esiyorken başımda duvarda asılı fotoğraflar anlamsız, manasız geliyor. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. İçimde o mükemmelliğin etkisi kalmış. Zaman, yorgun ve acımasız geçiyor. Aslında anlamlı bir o kadar da hüzünlü saatlerde yol katediyor. Varlığım hayatta küçük bir ayrıntıyken, hislerim toz parçasıyken, düşlerim ne yapsın. Küllerden ibaret, manasız.
Hırçın alevlerle yanmayı, bir kez olsun küllerinden doğmayı bekleyen bir vücut parçası. Günümün gelişini odamın en ücra köşesinde yelkovanın tık tık sesleriyle bekliyorum. O anda ki olacak durumu, ağzımdan dökülecek kelimeleri, bilmiyorum. Ne kadar hisli olur ne kadar acıklı olur bilemem. Yorgunluğum genel zaten, ağrılarım standart. Sesim çıkmaz gözüm görmez haldeyim, artık ne söyleyebilirim. Tut elimden sevgilim, gidelim…