“Gülmek, sana yakışıyor.” Derdi.
Bilmezdi ki sadece onu kandırıyordum.
Aslında tam kandırmak da denemezdi.
Üzülmesin diye yapıyordum.
Benim yüzümden üzülmesin diye…
Ki o, benden sıkılmıştı çoktan.
-En azından ben böyle düşünüyorum-
Melekler baktı yüzüme iki yanımda.
Ben üzülmeyeyim diye o da bana katlanıyordu.
Biz birbirimizi sevmiyormuşuz aslında.
Sadece düşünüyormuşuz birbirimizi.
Bu hususta insana asıl acı veren şey sadakâtsizlikten ziyade verilen sözlerin yerine getirilmemesidir.
Bu, insanlar arasındaki güveni oldukça zedeler.
“Seni seviyorum” diye haykıranlar şimdi niçin derbeder?
Şimdi neredeler?
“O’ndan sonra” ben ne hâldeyim, anlatayım:
Şu an bir “zorlunluluğun” içindeyim.
“Zor’unlulukların” içinde yaşamak hiç bana göre değil.
Yorgunum;
Yorgunum ve usulca karanlığa gömülüyorum.
İçime kapanıyorum. İçime olmayabilir de yalnızca.
Her taraf karanlık
Midem bulanıyor, ben bulamıyorum.
Bir mesele anlık
Köşebaşındaki sacın içinde yana yakıla bir ışık -tek aydınlık-
Omuzlarımda bir ağır yorgunluk
Olduğum yere çöktüm çökeceğim
Henüz bir nefes daha vermeden
Son bir umut: Ayakta kalmaya çalışıyorum.
Kül rengi bulutlar uzamış, görüyorum.
Gölgem de ağırlık yapıyor
Yıldızlar bile yalnız bırakmış bu gece beni -gece beni-
İsa göğe çektirmedi ki kendini
Soğuk terler boşalttım önce -bir/iki kez-
Zor ayakta duruyor, zorlanıyordum iyice
Ağırlaştım, taşıyamıyorum da artık kendimi
Çünkü yaşayanlara ölüm de dar geldi
Dayanamadım, çöktüm, üstüm örtüldü, kapandım.
Hiç anlamadın değil mi?
Ben senin gözlerindim, göz kapaklarındım
Bir boşlukla baktım insanlığa
Bakmalar nafile, bakmalar boşuna
Anlamadan, etmeden
Hiç gitmese de hoşuma
Sonunda ben de tükendim.
HİÇ ANLAMADIN DEĞİL Mi?
Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
0
Tebrikler
0
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
0
Çok Komik
0