Bu hikayenin ne yeri ne zamanı belli. Hanı literatürde hikaye, yer ve zaman beli olan olaylardır diye tanımı yapılıyor ya, işte bu hikaye o hikaye türlerinden değil, çünkü herkes kendinden bir parça bulacak bu hikayeden. Ama nerede ve zaman geçtiğini bilmeden.
Kuşların çok nadir uçabildiği, yüzlerin bir gün bile gülemediği, despotların kendilerine göre yön vermeye çalıştığı, toplumsal baskıların insanın iliklerinde hissedildiği, geçmiş zaman eki ile gelecek zaman ekinin hiç fark edilmediği, zaman kavramının sadece güneşın doğup batmasıyla anlam kazandığı, uzak bir diyarda bir çocuk, babasına doğru:
-Baba bu dünyada en çok korktuğun şeydir? Diye sorar.
-Ne! Anlamadım oğlum, nasıl yani?
-Babacığım, yani seni en çok korkutan şey… Bu savaş olabilir, ölüm olabilir, işkence olabilir, Allah korkusu olabilir ya da bir kişinin veya bir kavramın korkusu olabilir, hangisi peki?
-Benim de korkularım var, ama bu saydıkların hiçbiri değil oğul.
- Nedir öyleyse baba?
-Benim korkum: “En çok başıma gelebilecek şeyin bir gün başıma gelebilecek korkusuyla yaşamaktır.”
-Anlamadım baba, nasıl yani?
-Yanisi şu: Ben bir şeyden korkuyorum ve o şeyin başıma geleceğinin korkusuyla yaşamak, beni daha korkutuyor.
-Peki baba, ölüm mü dediğiniz şey?
-Yok oğlum.
- Savaş mı peki?
-O da değil, az önce bunlardan biri olmadığını söyledim oğlum. Benim korkum çok farklı birşey.
-Peki baba nedir söyle, lütfen çok merak ettim.
-Bir evladımın benden önce ölmesi. Tüm acıları yaşamış biri olarak dayanılması mümkün olmayan, en büyük acı evlat açısıdır oğlum. Ben o acıya dayanamam. Onun için her gün dua ediyorum. Allah’ımdan, sizlerden önce benim canımı almasını diliyorum.
-Öyle bir acının olduğunu hiç bilmiyordum baba, ama sen bizden önce ölsen biz de çok üzüleceğiz.
-Tabiiki baba acısı da çok zor, ama inan oğlum, bir babanın evlat acısı çekmesi kadar zor bir acı yoktur. Onun için evlat acısı çekme korkusu adeta kâbus olmuş bana.Tek dileğim bu korkuyu yaşamadan göç edip gitmektir.
-Baba sen gitme, ben senin yerine o acının korkusunu çekerim, yeterki sen başımızda dur.
-İşte bu korku, benim korkumu bastırıyor bazen.
Bazı korkular, kişiye özeldir. O korkuyu özeleştiren nedenler vardır. Her şeyin korkusu geçer de insanın kendi korkusu geçmez, çünkü o korku onunla yatıp kalkıyor, onunla nefes alıp veriyor, onunla yürüyüp duruyor, onunla yaşlanıyor. Yaşlandıkça şiddetine şiddet katıyor. Zamanla kangren olup vücut ile ruhla birleşiyor, ölüme kadar bu böyle devam ediyor.
Editör Yorumu: Öncelikle kaleminize sağlık.
Lütfen metin yazarken noktalama işaretlerini; noktalama işaretlerinden bir önceki kelime ile bitişik kullanın. Noktalama işaretlerini kendisinden sonraki kelimeler ile kullanmama konusunda daha özverili olun. 😇