Kalbim kan değil keder pompalıyor bir hayli vakittir.
Vücudum cehennemin yedinci katmanı, şakaklarımdan göbek deliğime doğru uzanan terim, bu kor ateşten buz gibi akıp geçiyor, buz gibi kaygan ve soğuk.
İnsanın içinde alevler yükseliyorken, terinin buz kesmesi ne tuhaf!
Tam da bu saate bunları düşünmek gibi, üstelik sen üzerimdeyken bütün şehvetin, şevkin ve arzularınla.
Bu kaçıncı birliktelik, bu kaçıncı gece doğmadan öldürdüğümüz çocukların ahını aldığımız.
Kaç kez daha tanrının yasaklı günahlarını boydan boya sıralayacağız bir yatak odasında.
Kaç şişe şarap başlamadan, kaç paket sigara, kaç gecenin sonunda bize dur dedirtecek.
Kül tabağından taşan izmaritler kadar ruhsuzum şimdi.
Yatağı kaplayan çarşaf gibi dağınık, gözümü diktiğim tavan kadar sert ve hareketsiz.
Bu gece kendim dışında, bir de ne olmak istemezdim biliyorsun musun Roz ?
Yastık!
Islak, buruşuk, savrulmuş ve çökük.
Ve birer hançer gibi saplanmış, yapışmış uzun, kısa saçlar.
Saçların, saçlarım, saçlarımız.