Nihilist Manifesto: Tanrı Öldü! ‘’İnsan aşılması gereken bir varlıktır.’’
Bazen tek bir cümle bile bazı kitapları okumak için yeterince merak uyandırıcıdır. Tüm insanlığın kendinden bir şeyler bulabileceği, sindirilmesi pek kolay olmayan, insanın boğazında yumru varmış hissi yaratan, mideye bir yumruk gibi inen, üstünde belkide günlerce kafa patlatılması gereken bir baş yapıttır. Nietzsche kendisinin en derin, en tepe eseri olarak gördüğü Böyle Buyurdu Zerdüşt’ü insanlığın ve zamanının ‘’6.000 adım ötesinde bir kitap olarak görür.”. Kitabı okuduktan sonra dünyayı algılayışınızın, çevrenizde olup bitenleri yorumlayış tarzınızın, hayata ve kendinize olan bakış açınızın değişeceğini söylemek pek mümkün ve olası. Bu yüzden, okumayı düşünen veya erteleyen kim varsa muhakkak hemen kararını değiştirip bu kitabı okumalı. Merak etmeyin, su biraz soğuk ama girince alışıyorsunuz.
Bu incelemede Nietzsche’nin bu eserinde bahsettiği ve üzerinde ısrarla durduğu Üstinsan kavramına, eserin içeriğine, diline ve neyi amaçladığına, Zerdüşt ve Üstinsan figürlerinin edebiyat dünyasındaki benzerlerine değiniyor. Çok yoğun, yorucu ve bir o kadar da uzun bir yolculuk olacak ama en sonunda Zerdüşt’ü anlamış olarak ayrılacağız buradan (öyle sanıyorum), kemerleri bağlayın başlıyoruz.
”Putları yıkmak eskiden beri işimin bir parçası.” Kim bu Zerdüşt?
Kim ki bizim putlarımızı yıkacakmış?
Zerdüşt de kendisini: ‘’Bakın, ben yıldırım habercisiyim ve ağır bir damlayım buluttan düşen: Bu yıldırımın adı Üstinsandır.’’ şeklinde tanımlar.
Nietzsche bu eserinde, ‘’Oğul’’ yani Hz. İsa figüründen yola çıkarak Zerdüşt’ü yaratır. Oğul Zerdüşt’tür. Ve Tanrı’yı öldürür, Zerdüşt, peygamber kisvesi altında. ‘’Tanrı öldü.’’ der. Amacı ise bütün putlarımızı, dogmalarımızı yıkıp bize Üstinsan olma yolunda bir ışık olmaktır. Kitap dört bölüme ayrılmış olup, her bölümde farklı konular üzerinde konuşmalar yapılmakta. Ve her bölümde konuşmanın sonu “Böyle Söyledi Zerdüşt” diye bitmekte.‘’
Oysa artık bu Tanrı öldü! Ey daha yüce insanlar, bu tanrı sizin için en büyük tehlikeydi.’’
‘’Tanrı öldü!’’ söylemi belki de onu Batı felsefe dünyasının en çok yanlış anlaşılan fikir adamı yapmıştır. (Yanlış anlaşılmasının en büyük sebeplerinin başında kardeşi gelir). Elisabeth, abisi Nietzsche öldükten sonra ‘’Nietzsche Arşivi’’ni kurarak, abisinden kalma yazmaları biraraya getirip değiştirerek abisinin adı altında eserler yayınlar. Hatta ölümünden 8 yıl sonra yayımlanan Ecce Homo bunlardan biridir. Daha da derinlere gidecek olursak Nietzsche’nin yanlış anlaşılmasında büyük payı bulunan Güç İstenci eseri de Nietzsche öldükten bir sene sonra yayımlanır. Takdir edersiniz ki, abisiyle karşıt görüşlere sahip olan Elizabeth bu eserini de Nietzsche’nin yazmalarından kafasına göre kesip biçtiği metinlerden oluşturmuştur. Bu yüzden işin sonunun Hitler’e kadar varmasının en bariz sebeplerinden birisi de Elisabeth’tir. Olmuşa çare yok, biz yine de okumaya ve incelemeye devam edelim…
Tanrı öldü. Peki, bir insan tanrıyı nasıl öldürebilir? Mümkün müdür? Nietzsche’nin en çok yakındığı konulardan biri budur. Aslında onun problemi tanrıyla veya onun olup olmamasıyla ilgili değil. Bu tanrı algısını yaratan ve dogmatik bir şekilde bu inanca bağlı yaşayan insanlarla ilgili her şey. Nietzsche dağdan indiği vakit, yani Zerdüşt, insanın aşılması gereken, kendini yenmesi ve yenilemesi gereken bir varlık olarak tanımlar. En sonunda ise Üstinsan mertebesine ulaşması gerektiğini söyler. Ve bunu da kendisine dayatılan kuralları, yasaları, ahlaki anlayışı reddederek ulaşılabileceğini söyler. İnternette dolaşan bir geyik var Nietzsche ile ilgili ‘’ahlaksal normlarınızı ekmek banarak yiyeyim.’’ diye, tam da böyle birisidir, Zerdüşt.
Tabii tüm bunları kafamızda anlamlandırabilmemiz için Nietzsche’nin üstüne basa basa mütemadi bir şekilde tekrar ettiği Üstinsan figürünü iyice kavramamız gerekiyor.
Nedir bu Üstinsan?
‘’İnsan bir iptir, hayvan ile Üstinsan arasında gerilmiş – bir ip ki uzanır bir uçurumun üzerinde.’’ (sf. 8)
Nietzsche’ye göre insan; evrim aşaması hayvan mertebesiyle, Üstinsan mertebesi arasında kalmış, gergin iple birbirine bağlanmış bir varlıktır ve bu sebepten ötürü insan, evrimini tamamlayıp yani ‘’kendini aşıp’’ Üstinsan mertebesine ulaşmalıdır. Bu Üstinsan figürü Hristiyanlık inancındaki Hz. İsa ile İslam felsefesindeki ‘’İnsan-ı Kâmil’’ fikriyle de benzerlikler göstermektedir, hatta Nietzsche açık açık tek tanrılı dinlere atıfta bulunmaktadır bu eserinde. Bu da demek oluyor ki, insan yanılgılarından ve kendisine dayatılan yüceltilmiş yanılsamalardan kurtulup, kendi kurallarını akıl ve mantık çerçevesinde düzenleyip, kusurlu ve eksikli varlığını aşarak, insani yanından kurtularak Üstinsan olma yolunda ilerleyecektir, ilerlemelidir. Şayet ki insan daimi olarak kendini alt edip, kendi yolunda ilerlemeye devam ederse; yolun sonunda Üstinsan’a ulaşabilecektir.
Üstinsan olmak, kendini aşmak nasıl zor ise, bu kitabı da bir lokmada yutuvermek bir o kadar zordur. Anlamak külfetlidir, anlayıp da o fikri kendi gerçekler dünyamıza sokmak ayrı külfetlidir. Zerdüşt gibi konuşacak olursam. ‘’Anlamak başka, anlamlandırmak başka…’’ Bu yüzden kitabın alt başlığı Herkes ve Kimse İçin Bir Kitap’tır. Bu kitabı okuyup, hiçbir şey anlamayabilirsiniz. Veyahut Zerdüşt’ü sadece inatçı, kendine buyruk, ateist bir adam olarak tanımlayabilirsiniz. İşte bu yüzden bu kitap ‘’Kimse İçin Bir Kitap’’tır. Ama insanın kendisini aşması için gerekli bilgileri ve fikirleri içerdiğinden, herkesin okuması gerekir. İşte bu yüzden de bu kitap ‘’Herkes İçin Bir Kitap’’tır.