Ölüm… Okurken bile ürperdiniz. Belki de çoğunuzun kaybettiği sevdiği aklına geldi, gözleriniz doldu. Hatta ağlayanlar bile vardır. Bir türlü kabullenemediğimiz ölüm.
Ölüm, sevdiğiniz birini kaybedene kadar sadece bir kelimedir sizin için ya da bir ürperti. Biri ölür, çok yakın değilsek duyunca sadece: “Vah vah çok üzüldüm” deriz. Ama sadece o an üzülürüz, bunu hepimiz biliyoruz. Ama sevdiğimiz biri öldüğünde işte o zaman sadece bir kelime olmaktan çıkar bizim için ölüm.
Peki sizin evinizde hiç biri öldü mü?
Ölümün soğukluğunu evinizde hissetiniz mi? Emin olun ölüm yazın ortasında bile olsa üşütür, ürpertir.
Peki ya ölümün sessizliğini duydunuz mu?
Bağırışlar, ağlamalar, acıma ifadeleri… Kastettiğim bunlar değil elbet. Salt sessizlik. Acı sessizlik.
Kimseden ses çıkmazken boğazınızda oluşan yutkunma sesini duydunuz mu mesela?
O an belki de kurmak istediğiniz milyonlarca cümle vardır ama hepsi boğazınıza çöker, siz sadece yutkunabilirsiniz. Çünkü o artık yoktur.
İçinizden isyan etmek gelir ya da sadece sessiz haklı bir serzeniş. Ama bunun kime faydası vardır ki? İnsanların acı dolu bakışları, yarı ağlamaklı sahte gözyaşları… Hepsinin gözlerini üzerinizde hissedersiniz. Gözleriniz dolu doludur, kafanızı eğip ayak parmaklarınıza bakarsınız ya da sadece boşluğa. Kirpiklerinizi ağır ağır kaldırdığınızda yine aynı sahte yüzleri görürsünüz. Ağlamak istersiniz hıçkıra hıçkıra birine sarılarak ya da oradan uzaklaşıp sadece koşmak, belki de nefes nefese kalana kadar koşmak. Ama yapamazsınız. Oturduğunuz yerde çivilenmiş gibi sadece boşluğa bakarsınız. Dolu dolu olan gözlerinizden artık gözyaşlarınız firar eder, ateş gibi olan yüzünüzden boynunuza kadar süzülür o gözyaşları, silmezsiniz, silemezsiniz. Ve olduğunuz yerde sessiz sessiz ağlarsınız. Nerede ya da kimlerle olduğunuzu unutup sadece sessiz sessiz ağlarsınız ta ki ağlamaktan yorulana kadar…
Gözlerinizi kapatıp en sevdiğiniz insanı düşünün ve onun şu an hayatta olmadığını. Sebebi her ne olursa olsun değer miydi onu kırmaya, üzmeye, kızdırmaya? Onun hayatta olmadığını öğrendiğinizde “…Ama ben haklıydım.” ifadesi sizi tatmin etmeye yetecek mi?
Ölüm var, ve çok ani bir şekilde bizi, sizi, sevdiklerinizi bulabilir. Hayattayken çok sevin ama sadece sevmekle kalmayın sevdiğinizi söyleyin hatta bağıra çağıra söyleyin, çünkü “Sevmek; mübalağa sanatıdır. Abartın.” diyor İsmet Özel. Çünkü öldükten sonra birine mezarının başında seni seviyorum demek o kişi için pek de bir anlam ifade etmez. Çok sevin hayattayken, sevdiklerinizin gözlerinin içine bakıp değerli hissettirin sonra arada ölümün varlığını hatırlayıp sıkı sıkı sarılın birbirinize ölüm zaten bir gün ayıracak sizi.
Çok dokunaklı yazı, sadece başlığa itirazım var, ölüm penceresi her zaman siyahtır. Doğum nasıl karanlıktan aydınlıta nefes almak ise ölüm o nefesi aydınlıktan karanlığa vermek için geliyor.
Sevgili yazarım haddim olmayarak yorum yaptım.
“Sevmek; mübalağa sanatıdır. Abartın…”
“Ölüm, sevdiğiniz birini kaybedene kadar sadece bir kelimedir” Kalemine sağlık 👏
Canım Tunç, çok teşekkür ederim.😇