“Kendinden en nefret ettiğin şey nedir?” diye sorsalar, şüphesiz “Cesaretsizliğim.” derdim. Kimseye karşılık veremeyişim, kimseye sözümü geçiremeyişim; söylemek istediğim herhangi bir şeyi, boş verip içime attığım ve küçük şeylerden büyük şeyler yarattığım zamanlara, kusursuz nefretimi kusmak istiyorum.
Arada içimdeki o koca boşluk büyüyor, büyüyor ve bir anda o kadar derinleşiyor ki; korkum ikiye, üçe, beşe katlanıyor. Titriyor kalbim.
Bazen uç noktama ulaştığım bir zamanda, dayanamayıp bağırıyorum. Çığlıklarımı bırakıyorum. Ama içime, sadece..
Dışarıdakiler habersiz. “Neyin var?” diye soruyorlar. Cevap vermek istemiyorum. Ver(e)miyorum.
Kendi sesimden nefret ediyorum, duymak dahi midemi bulandırıyor bazen.
Usulca kapatıyorum gözlerimi, yalnız kalmak istiyorum ama kalamıyorum. Tahammül edemediğim bir ben oluyor karşımda her an, her yerde..
Kurtulmak istiyorum ben. Önce kendimden, sonra..