Bir romanın satırlarında unuttum düşlerimi. Kitap bitti, hayaller gitti…
Dünyanın sert rüzgarları çarptı yüzüme ve ayıldım. Tek sığınağım kitaplar olmuştu artık. Gerçek hayattan kaçmak için onların büyülü diyarlarında saklanıyor ve düş kırıklığı yaşamaktan korktuğum için hayal kuramıyordum. Oysa hayallerim beni ben yapan emellerim, varoluş sebeplerimdi. Onlardan vazgeçemezdim.
Küçük bir çocuğun kalbi gibiydi kalbim. Koşan, oynayan ama oyunun en güzel yerinde düşen ve ağlamaya başlayan bir çocuk. Kırılgan olduğu kadar da güçlü olan bir çocuk. Çünkü hep kalkardı o, oynamaya devam ederdi. Ondan biraz daha eksiktim belki de.
Unutup hiçbir şey olmamış gibi devam edemesem de biliyordum, bizler hiçbir şeyi kolay elde edemeyiz. Çivilerin üzerinde yürürüz biz. Üzerimdeki ölü toprağı atıp içimdeki o savaşçı güce inanmalı ve yeniden yaşamaya başlamalıydım. Çünkü bu yaşam savaşında başka bir yol yok, farkındaydım…