Her şeyin rengi soluk bu günlerde her şey kirli , tozlu bir griye dönük.

Tozunu yuttuğumuz zamanın kollarında can çekişiyor.

Şimdilik gençliğimiz anılar eskinin tozlu rüzgarı ile aklımın kıyısına vurup duruyor.

Çağımız gençliğinin vebası; anlaşılmamak
Anlaşılmak istiyoruz, sadece anlaşılmak. Yargılanmadan, sorgulanmadan, olduğumuz gibi…
Dinlemek ağır geliyor .
Her şeye rağmen “olsun, ben senin yüreğini biliyorum” diyen birileri olsun istiyoruz.

Bazen saatlerce konuşup; bizi içten, gözlerimizin içine bakarak dinleyen biri tarafından bazen de tek kelime etmeden beraber saatlerce susabileceğimiz biri tarafından anlaşılmak…
Anlatmamak değil ölüm.

Ölüm artık anlaşılmamak.

İçine kapanıyor insanoğlu artık çünkü anlatsam ne değişecek vazgeçişi.

Belki de en onurlu vazgeçiş.

Her şeye rağmen yazgısıdır bizim gibilerin anlaşılmamak.


Nilgün Marmara intihar ettikten sonra eşi; “Şiir yazdığını bile bilmezdim, bir kenara pıtır pıtır bir şeyler yazardı” demiş. Nilgün Marmara da bir şiirinde eşi için şöyle der; “Yabancıların en yakınıydın sen.” Anlaşılamamak; en yakın iki insan arasındaki en derin uçurummuş.
Sahi, insan insanı anlayan mıydı yaralayan mıydı?

Bu İçeriğe Emojiyle Tepki Ver
Çok Kızdım
Çok Kızdım
0
Tebrikler
Tebrikler
0
Aşık Oldum
Aşık Oldum
0
Aşırı Duygusal
Aşırı Duygusal
0
Wuuuu
Wuuuu
0
Çok Komik
Çok Komik
0

Bir yanıt yazın