Sabah uyandığımda günüm aydın olmuyorsa sebebi sensin baba.
Mutsuz uyanıyorum her sabah, midemde hep aynı sancı, içimdeki sızı da aynı.
Bedenim kendime ağır geliyor, ruhum acıyor..
Önce beni alıştığım karanlığımdan çıkarıp bir umuda hapsettin, sonra umudumla birlikte tekrar karanlığa ittin.
Şimdi daha kırılganım, daha mutsuz..
Bir anlam yükleyemiyorum gelen sabaha.
İçimdeki sızı her yerime dağılıyor.
Saç diplerime kadar ağrıyor, sızlıyorsun sol yanımda.
Tümör gibi. Gittikçe ağırlaşıyor ağrılarım, gittikçe yenik düşüyorum, gittikçe azalıyorum.. Savaşsam da hergün, atamıyorum içimden.
Bu yüzden sabahları günüm aydın olmuyorsa, gecelerim iyi geçmiyorsa sebebi sensin baba.
Ben bundan sonra tırnağım kırılsa sana küserim, senden bilirim.
Ne demişti Ahmet Kaya;
“Şimdi saat yokluğunun belası, sensiz gelen sabaha günaydın…”